TÜRK BORÇLAR KANUNU
TÜRK BORÇLAR KANUNU
Kanun Numarası : 6098
Kabul Tarihi : 11/1/2011
Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 4/2/2011 Sayı : 27836
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 50
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ AYIRIM
Sözleşmeden Doğan Borç
İlişkileri
A. Sözleşmenin kurulması
I. İrade
açıklaması
1. Genel olarak
MADDE 1-
Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine
uygun olarak
açıklamalarıyla kurulur.
İrade açıklaması,
açık veya örtülü olabilir.
2. İkinci derecedeki
noktalar
MADDE 2- Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında
uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki
noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş
sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim,
uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak
karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler
saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE 3- Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme
yapılmasını öneren, bu sürenin
sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır.
Kabul bu süre
içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan
kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar arasında
MADDE 4- Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye
yapılan öneri hemen
kabul edilmezse; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan
iletişim sırasında
yapılan öneri, hazır olanlar
arasında yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar arasında
MADDE 5- Kabul için süre
belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri,
zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın
ulaşmasının beklenebileceği ana
kadar, önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve
öneren onunla bağlı olmak
istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.
3.
Örtülü kabul
MADDE 6- Öneren, kanun veya işin
özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü
beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde,
sözleşme kurulmuş
sayılır.
4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi
MADDE 7-
Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu
şeyi alan kişi,
onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.
5. Bağlayıcı olmayan öneri ve herkese açık öneri
MADDE 8- Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının
saklı olduğunu açıkça belirtirse
veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde
olmadığı anlaşılırsa,
önerisi kendisini bağlamaz.
Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da
benzerlerinin
gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla
anlaşılmadıkça öneri sayılır.
6. İlan yoluyla ödül sözü verme
MADDE 9- Bir
sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül
vereceğini ilan yoluyla
duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.
Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce
sözünden cayarsa veya sonucun
gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak
yapılan giderleri ödemekle
yükümlüdür. Ancak, bir ya da
birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün
değerini
aşamaz.
Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu
gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme
yükümlülüğünden kurtulur.
7. Önerinin ve kabulün geri alınması
MADDE 10- Geri
alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda
ulaşmış
ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce
öğrenilmiş olursa, öneri
yapılmamış
sayılır.
Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.
III. Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm
anı
MADDE 11- Hazır olmayanlar arasında kurulan
sözleşmeler, kabulün gönderildiği
andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir kabulün
gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma
anından
başlayarak hüküm doğurur.
B. Sözleşmelerin
şekli
I. Genel kural
MADDE 12- Sözleşmelerin
geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle
bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için
öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir.
Öngörülen
şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13- Kanunda yazılı şekilde yapılması
öngörülen bir sözleşmenin
değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak,
sözleşme metniyle çelişmeyen
tamamlayıcı yan
hükümler bu kuralın dışındadır.
Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri
hakkında da uygulanır.
b. Unsurları
MADDE 14-
Yazılı şekilde yapılması öngörülen
sözleşmelerde borç altına girenlerin
imzalarının bulunması zorunludur.
Kanunda aksi
öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç
altına girenlerce
imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna
benzer iletişim araçları ya
da güvenli elektronik imza ile
gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el
yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli
elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün
hukuki sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı
dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe
kabul edilen
durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli
evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.
(Değişik
fıkra: 13/2/2011-6111/213 md.) Görme engellilerin talepleri halinde
imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin
imzalarını el yazısı ile atmaları
yeterlidir.
d. İmza yerine geçen işaretler
MADDE 16- İmza
atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması
koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da
mühür kullanabilirler.
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler
saklıdır.
2. İradi şekil
MADDE 17- Kanunda şekle bağlanmamış
bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde
yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde
yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
Herhangi bir belirleme
olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa,
yasal yazılı şekle
ilişkin hükümler uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE 18- Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması
geçerlidir.
D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin
belirlenmesinde ve yorumlanmasında,
tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek
için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın,
gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek
alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye
karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20-
Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken
düzenleyenin, ileride çok
sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek
başına hazırlayarak karşı tarafa
sunduğu sözleşme
hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer
alması,
kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede
önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş
olmaması, bu sözleşmelerin
içerdiği hükümlerin, genel
işlem koşulu sayılmasını engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir
sözleşmeye konulan bu
koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek
başına, onları genel
işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri
kanun veya yetkili
makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan
kişi ve kuruluşların hazırladıkları
sözleşmelere
de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış sayılma
MADDE 21-
Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem
koşullarının sözleşmenin
kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında
düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların
varlığı
hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini
öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı
tarafın
da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel
işlem koşulları
yazılmamış sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel
işlem koşulları da
yazılmamış sayılır.
2. Yazılmamış sayılmanın sözleşmeye etkisi
MADDE
22- Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem
koşulları dışındaki hükümleri
geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış
sayılan koşullar olmasaydı diğer
hükümlerle
sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
III. Yorumlanması
MADDE 23- Genel işlem koşullarında
yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse
veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı
tarafın lehine yorumlanır.
IV. Değiştirme yasağı
MADDE 24- Genel işlem koşullarının bulunduğu bir
sözleşmede veya ayrı bir
sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf
aleyhine genel işlem koşulları
içeren sözleşmenin bir
hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren
kayıtlar yazılmamış sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE 25- Genel işlem
koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak,
karşı tarafın
aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte
hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin içeriği
I. Sözleşme özgürlüğü
MADDE 26- Taraflar,
bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen
sınırlar içinde
özgürce belirleyebilirler.
II. Kesin hükümsüzlük
MADDE 27- Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine,
kişilik
haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin
olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği
hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması,
diğerlerinin
geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın
sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak
hükümsüz olur.
III. Aşırı yararlanma
MADDE 28- Bir sözleşmede
karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık
varsa, bu
oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya
düşüncesizliğinden ya da
deneyimsizliğinden yararlanılmak
suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun
özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı
olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini
ya
da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki
oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini
öğrendiği; zor durumda
kalmada ise, bu durumun ortadan
kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde
sözleşmenin
kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl
içinde kullanabilir.
IV. Önsözleşme
MADDE 29- Bir sözleşmenin ileride
kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda
öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin
geçerliliği, ileride kurulacak
sözleşmenin şekline bağlıdır.
G. İrade
bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın hükümleri
MADDE 30- Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen
taraf, sözleşme ile bağlı
olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada yanılma
MADDE 31- Özellikle aşağıda sayılan yanılma
hâlleri esaslıdır:
1. Yanılan, kurulmasını istediği
sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini
açıklamışsa.
2. Yanılan, istediğinden başka bir konu
için iradesini açıklamışsa.
3. Yanılan, sözleşme
yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden
başkasına açıklamışsa.
4. Yanılan,
sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına
karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.
5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli
ölçüde fazla bir edim için veya
gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim
için iradesini açıklamışsa.
Basit hesap
yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez;
bunların düzeltilmesi ile
yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE 32- Saikte yanılma,
esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki
sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli
dürüstlük kurallarına uygun
olması hâlinde yanılma
esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir
olması
gerekir.
c. İletmede yanılma
MADDE 33- Sözleşmenin
kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir
aracı ya da bir araç tarafından yanlış iletilmiş olması
hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.
3.
Yanılmada dürüstlük kuralları
MADDE 34- Yanılan,
yanıldığını dürüstlük kurallarına aykırı
olarak ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin
yanılanın kasdettiği anlamda kurulmasına razı
olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE 35- Yanılan, yanılmasında kusurlu
ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden
doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf
yanılmayı biliyor veya bilmesi
gerekiyorsa, tazminat istenemez.
Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak
kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE 36- Taraflardan biri, diğerinin aldatması
sonucu bir sözleşme yapmışsa,
yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı
değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir
sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı
sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda
olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı
değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37- Taraflardan biri,
diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir
sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı
bilmiyorsa veya bilecek
durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan,
hakkaniyet gerektiriyorsa,
diğer tarafa tazminat ödemekle
yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE 38- Korkutulan, içinde bulunduğu
durum bakımından kendisinin veya
yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da malvarlığına
yönelik ağır ve yakın bir zarar
tehlikesinin doğduğuna
inanmakta haklı ise, korkutma gerçekleşmiş sayılır.
Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı
korkutmasıyla sözleşme
yapıldığında, bu hakkı veya
yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor
durumda
kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış
olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir.
IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39- Yanılma veya
aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın
etkisinin ortadan kalktığı
andan başlayarak bir yıl içinde
sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya
verdiği şeyi geri
istemezse, sözleşmeyi onamış
sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir
sözleşmenin onanmış
sayılması, tazminat hakkını
ortadan kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40- Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve
hesabına yapılan
hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı
bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse,
hukuki işlemin sonuçları
kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin
varlığını durumdan çıkarıyor veya
çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan
biri ile yapması
farksız ise, hukuki işlemin sonuçları
doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.
Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin
hükümler uygulanır.
b. Temsil yetkisinin içeriği ve
derecesi
MADDE 41- Başkası adına ve hesabına temsil kamu
hukukundan doğmuşsa, temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal
bir işlemden
doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o
hukuksal işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil yetkisinin
içeriği ve derecesi, bu
bildirime göre belirlenir.
2. Hukuki işlemden doğan yetki
a. Yetkinin
sınırlanması ve geri alınması
MADDE 42- Temsil olunan,
hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman
sınırlayabilir veya geri alabilir. Ancak, taraflar arasındaki hizmet,
vekâlet veya ortaklık
sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden
doğabilecek haklar saklıdır.
Temsil olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.
Temsil olunan verdiği
yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı
biçimde bildirmişse,
bu yetkiyi tamamen veya kısmen geri aldığını onlara bildirmediği
takdirde, yetkinin geri
alındığını iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı ileri süremez.
b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43- Hukuki
işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça
veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın
veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar
verilmesi, fiil ehliyetini
kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları
saklıdır.
c. Yetki belgesinin geri verilmesi
MADDE 44-
Temsilciye yetki belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda
temsilci, bu belgeyi temsil olunana geri vermekle veya hâkimin belirleyeceği yere
bırakmakla
yükümlüdür.
Temsil olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa,
bundan dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını
gidermekle yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45- Temsilci,
yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil
olunan veya halefleri, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemlerin
sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu kural, üçüncü
kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu bildikleri durumlarda
uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46- Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci
olarak bir hukuki işlem
yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar.
Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil
olunandan, uygun bir
süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını
bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde
işlemin onanmaması durumunda,
diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE 47- Temsil olunanın açık veya
örtülü olarak hukuki işlemi onamaması
hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın
giderilmesi, yetkisiz temsilciden
istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin
yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz
olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden
zararın giderilmesi
istenemez.
Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi
de
istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
III.
Saklı hükümler
MADDE 48- Ortaklık temsilcileri ile
organlarının ve ticari vekillerin yetkisine ilişkin
hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç
İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49- Kusurlu ve hukuka
aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı
gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk
kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille
başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50- Zarar gören,
zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim,
olayların olağan
akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz
önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete
uygun olarak
belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51- Hâkim, tazminatın
kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve
özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak
belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse,
borçlu güvence göstermekle
yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE 52- Zarar
gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın
doğmasında ya
da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün
durumunu ağırlaştırmış ise
hâkim, tazminatı
indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı
ödediğinde
yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse
hâkim, tazminatı indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel zarar
a.
Ölüm
MADDE 53- Ölüm hâlinde uğranılan
zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm
hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma
gücünün azalmasından
ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun
kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
b.
Bedensel zarar
MADDE 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma
gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
c. Belirlenmesi
MADDE 55- Destekten yoksun kalma zararları ile
bedensel zararlar, bu Kanun
hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen
veya tamamen rücu
edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa
amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların
belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat,
miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz
veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin
sorumlu olduğu
diğer sebeplerin yol açtığı vücut
bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da
kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve
davalarda da uygulanır.
d. Manevi tazminat
MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel
bütünlüğünün zedelenmesi durumunda,
olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir
miktar paranın manevi
tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya
ölenin yakınlarına da
manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın
ödenmesine karar verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE 57- Gerçek olmayan haberlerin
yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya
da dürüstlük kurallarına aykırı diğer
davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan
veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu
davranışlara son verilmesini ve kusurun
varlığı hâlinde
zararının giderilmesini isteyebilir.
Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu
hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının
zedelenmesi
MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar
gören, uğradığı manevi zarara
karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini
isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim
biçimi kararlaştırabilir veya
bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar
verebilir ve bu kararın
yayımlanmasına hükmedebilir.
4. Ayırt etme gücünün geçici kaybı
MADDE 59-
Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada
verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme
gücünü kaybetmede kusuru olmadığını
ispat ederse,
sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin
yarışması
MADDE 60- Bir kişinin sorumluluğu, birden
çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim,
zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi
öngörülmedikçe, zarar görene en iyi
giderim imkânı
sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.
2. Müteselsil sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE
61- Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı
zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde,
haklarında müteselsil
sorumluluğa ilişkin hükümler
uygulanır.
b. İç ilişkide
MADDE 62- Tazminatın aynı zarardan sorumlu
müteselsil borçlular arasında
paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle
onlardan her birine yüklenebilecek
kusurun ağırlığı ve
yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen
kişi, bu fazla ödemesi için, diğer
müteselsil sorumlulara
karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
VI. Hukuka aykırılığı kaldıran hâller
1.
Genel olarak
MADDE 63- Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin
sınırları içinde kalan
bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar
görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar,
zarar verenin
davranışının haklı savunma niteliği taşıması,
yetkili kamu makamlarının müdahalesinin
zamanında sağlanamayacak
olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya
zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.
2. Sorumluluk
MADDE 64- Haklı savunmada bulunan,
saldıranın şahsına veya mallarına verdiği
zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya başkasını açık ya da
yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer
bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim
yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre
belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve
koşullara göre o
sırada kolluk gücünün
yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba
uğramasını ya da kullanılmasının önemli
ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da
yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
B. Kusursuz sorumluluk
I. Hakkaniyet sorumluluğu
MADDE 65-
Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin
verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.
II. Özen sorumluluğu
1. Adam çalıştıranın
sorumluluğu
MADDE 66- Adam çalıştıran,
çalışanın, kendisine verilen işin yapılması
sırasında
başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken,
işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve
denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli
özeni gösterdiğini ispat
ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma
düzeninin zararın doğmasını
önlemeye elverişli
olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep
olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren
çalışana, ancak onun bizzat
sorumlu olduğu ölçüde
rücu hakkına sahiptir.
2. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE 67- Bir
hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak
üstlenen
kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli
özeni gösterdiğini
ispat ederse sorumlu olmaz.
Hayvan, bir başkası veya bir
başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa,
hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 68- Bir kişinin hayvanı,
başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği
takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı
giderilinceye kadar alıkoyabilir;
hatta durum ve koşullar haklı
gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir.
Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve
sahibini
bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak
zorundadır.
3. Yapı malikinin sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE 69- Bir binanın veya diğer
yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki
bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle
yükümlüdür.
İntifa ve oturma hakkı sahipleri de,
binanın bakımındaki eksikliklerden doğan
zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu
sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu
hakkı
saklıdır.
b. Zarar tehlikesini önleme
MADDE 70- Bir
başkasına ait bina veya diğer yapı eserlerinden zarar görme
tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli
önlemlerin alınmasını hak
sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu hukuku kuralları
saklıdır.
III. Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme
MADDE 71- Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu
takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da
güçler göz
önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir
kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi
durumunda bile
sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna
varılırsa, bunun
önemli ölçüde tehlike arzeden bir
işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda
benzeri
tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu
öngörülmüşse, bu
işletme de önemli
ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır.
Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk
hükümleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike
arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin
verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu
zararlarının uygun
bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 72- Tazminat istemi,
zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü
öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin
işlendiği tarihten başlayarak on yılın
geçmesiyle
zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun
bir
zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren
bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç
doğmuşsa zarar gören, haksız
fiilden doğan tazminat istemi
zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan
kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE 73- Rücu istemi, tazminatın
tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin
öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde
tazminatın tamamının ödendiği tarihten
başlayarak on
yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi, durumu birlikte sorumlu
olduğu
kişilere bildirmek zorundadır. Aksi takdirde
zamanaşımı, bu bildirimin dürüstlük kurallarına
göre yapılabileceği tarihte işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile ilişkisinde
MADDE 74-
Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme
gücünün
bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla
ilgili
hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza
hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı
değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın
belirlenmesine
ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
II. Tazminat hükmünün değiştirilmesi
MADDE 75- Bedensel
zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak
belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl
içinde, tazminat
hükmünü değiştirme yetkisini saklı
tutabilir.
III. Geçici ödemeler
MADDE 76- Zarar gören,
iddiasının haklılığını gösteren
inandırıcı kanıtlar sunduğu
ve ekonomik durumu da gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine
davalının zarar görene
geçici ödeme yapmasına karar
verebilir.
Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen tazminata
mahsup edilir; tazminata
hükmedilmezse hâkim, davacının
aldığı geçici ödemeleri, yasal faizi ile birlikte geri
vermesine
karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A.
Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 77- Haklı bir sebep
olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya
emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle
yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle
zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da
sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
II.
Borçlanılmamış edimin ifası
MADDE 78-
Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak,
kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki
bir ödevin yerine getirilmiş
olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez.
Borç
olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin
diğer kanun hükümleri
saklıdır.
B. Geri vermenin kapsamı
I. Zenginleşenin
yükümlülüğü
MADDE 79- Sebepsiz zenginleşen,
zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden
çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın
dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden
çıkarmışsa veya elden çıkarırken
ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa,
zenginleşmenin
tamamını geri vermekle yükümlüdür.
II. Giderleri isteme hakkı
MADDE 80- Zenginleşen iyiniyetli ise,
yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme
isteminde bulunandan isteyebilir.
Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu
giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri
verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini
isteyebilir.
Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına
bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile
birleştirdiği ve zararsızca
ayrılması mümkün bulunan
eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE 81- Hukuka veya ahlaka aykırı bir
sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey
geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine
karar verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE 82- Sebepsiz
zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme
hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın
ve her hâlde zenginleşmenin
gerçekleştiği tarihten
başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle
gerçekleşmişse diğer
taraf, istem hakkı
zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan
kaçınabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Hükümleri
BİRİNCİ AYIRIM
Borçların İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa zorunluluğunun olmaması
MADDE 83-
Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati
bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü
değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE
84- Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı
reddedebilir.
Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun
kendisi tarafından ikrar olunan
kısmını ifadan kaçınamaz.
2. Bölünemeyen
borç
MADDE 85- Bölünemeyen bir borcun birden çok
alacaklısı varsa, alacaklılardan her
biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını isteyebilir.
Borçlu, edimini alacaklıların hepsine
birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu varsa, borçlulardan her biri
borcun
tamamını ifa etmekle yükümlüdür.
Durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada bulunan borçlu,
alacaklıya halef olur
ve diğer borçlulardan payları oranında
alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE 86- Çeşit borçlarında
hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça,
edimin seçimi borçluya aittir. Ancak borçlunun seçeceği edim, ortalama
nitelikten daha düşük
olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE 87- Seçimlik borçlarda, hukuki
ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya aittir.
5. Faiz
MADDE 88- Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz
oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine
göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı,
birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık
faiz oranının
yüzde elli fazlasını aşamaz.
B. İfa yeri
MADDE 89- Borcun ifa yeri, tarafların
açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir.
Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki
yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin
kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların
dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında
borçlunun yerleşim yerinde,
ifa edilir.
Alacaklının
yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının
yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde
güçleşmişse borç, alacaklının önceki
yerleşim
yerinde ifa edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye bağlanmamış borç
MADDE 90- İfa zamanı taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin
özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu
anında muaccel olur.
II. Süreye bağlı borç
1. Aya
ilişkin sürelerde vade
MADDE 91- Borcun ifası için bir ayın
başlangıcı veya sonu belirlenmişse, bundan ayın
birinci ve sonuncu günü; ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci günü anlaşılır.
Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmişse, bundan o
ayın son günü
anlaşılır.
2. Diğer sürelerde vade
MADDE 92- Bir borcun veya taraflardan
birine düşen herhangi bir yükümlülüğün
sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir sürenin sonunda
ifası gerekiyorsa, ifa zamanı
aşağıdaki biçimde belirlenir:
1. Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün
sayılmaksızın, bu sürenin
son günü dolmuş olur. Sekiz
veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise, bir veya iki haftayı
değil, tam sekiz veya onbeş günü ifade eder.
2. Hafta olarak belirlenmiş süre, son haftanın sözleşmenin
kurulduğu güne ismen uyan
gününde dolmuş olur.
3. Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi birden
çok ayı içeren bir zaman
olarak belirlenmiş süre,
sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü
ise, son ayın bunu
karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda
bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü
dolmuş sayılır.
4. Yarım aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya
birden çok ay ve yarım ay olarak
belirlenmiş sürenin dolduğu
gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
Bu kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka bir andan
işlemeye başladığı
durumlarda da uygulanır.
Borçlu, belirli bir süre içinde yerine getirilmesi gereken bir borcu, bu
sürenin
dolmasından önce ifa etmekle yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE 93- İfa zamanı veya sürenin son
günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen
bir güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve tatil olmayan ilk
güne geçer.
Aksine anlaşma geçerlidir.
III.
İş saatlerinde ifa
MADDE 94- Borç, alışılmış
iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin uzatılması
MADDE 95- Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, önceki
sürenin sona ermesini izleyen birinci günden başlar.
V. Erken
ifa
MADDE 96- Sözleşmenin hükümlerinden veya
özelliğinden ya da durumun
gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça
borçlu, edimini sürenin sona
ermesinden önce ifa edebilir. Ancak,
kanun veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça
borçlu,
erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde
1.
İfada sıra
MADDE 97- Karşılıklı borç
yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın,
sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme
hakkı olmadıkça, kendi
borcunu ifa etmiş ya da ifasını
önermiş olması gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE 98-
Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan
birinin borcunu
ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya
da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz
kalması sebebiyle diğer
tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası
güvence
altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından
kaçınabilir.
Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği
güvence verilmezse
sözleşmeden dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 99- Konusu para olan
borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası
dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması
kararlaştırılmışsa,
sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça
borç, ödeme
günündeki rayiç üzerinden Ülke
parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve
sözleşmede aynen ödeme
ya da bu anlama gelen bir ifade de
bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi
üzerine
alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme
günündeki rayiç üzerinden
Ülke parası ile ödenmesini
isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE 100- Borçlu, faiz
veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı
ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma
yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet,
rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu
kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya
güvencesi daha iyi olan kısma mahsup
etme hakkına sahip değildir.
2. Birden çok borçta
a. Borçlu ve alacaklının
bildirimine göre
MADDE 101- Birden çok borcu bulunan borçlu,
ödeme gününde bu borçlardan
hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir.
Borçlu
bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz
edilmiş
olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE 102- Kanunen geçerli bir açıklama
yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık
bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için
yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise
ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için
yapılmış olduğu kabul edilir. Takip
yapılmamış ise
ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış
olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı
olarak; borçlardan
hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi
en az olan borç için yapılmış sayılır.
III. Makbuz ve senetlerin geri verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE 103- Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı
ödenmişse, buna
ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir.
Borcun
tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da
vermekte
ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini
isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE 104- Faiz veya kira bedeli
gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı
tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki
dönemlere ait edimler de ifa
edilmiş sayılır.
Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de
almış olduğu kabul
edilir.
Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş
sayılır.
3. Senedin geri verilememesi
MADDE 105-
Alacaklı, borç senedini kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi
üzerine, borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin iptalini ve
borcun sona ermiş
olduğunu gösteren resmen düzenlenmiş veya
usulüne göre onaylanmış bir belge vermek
zorundadır.
Kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.
E. Alacaklının temerrüdü
I. Koşulları
MADDE
106- Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı,
haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa
edebilmesi için kendisi
tarafından yapılması gereken
hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde
düşmüş olur.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde
düşerse, diğerlerine karşı da
temerrüde
düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin teslimine ilişkin edimlerde
a.
Tevdi hakkı
MADDE 107- Alacaklının temerrüde düşmesi
durumunda borçlu, hasar ve giderleri
alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan
kurtulabilir.
Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari
mallar, hâkim kararı
olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE 108-
Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği
tevdi
edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da
bakımı, korunması veya
tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir
ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması
koşuluyla,
hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi
edebilir.
Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da
yapılacak gidere
oranla değeri az ise, satışın açık
artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim,
önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin
verebilir.
c. Tevdi konusunu geri alma
MADDE 109- Alacaklı, tevdi edilen
şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin
ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça
borçlu, tevdi edilen şeyi geri alabilir.
Tevdi edilen şey geri
alındığı anda alacak, bütün yan haklarıyla birlikte
varlığını sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE 110- Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa,
alacaklının temerrüdü
hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere
göre sözleşmeden dönebilir.
F. Diğer ifa engelleri
MADDE 111- Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait
olduğunda veya
alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan
diğer kişisel bir
sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa
edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde
olduğu gibi,
tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
İKİNCİ AYIRIM
Borçların İfa Edilmemesinin Sonuçları
A. Borcun ifa
edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE 112- Borç
hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama borçlarında
MADDE 113- Yapma borcu, borçlu
tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı,
masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası
tarafından ifasına izin
verilmesini isteyebilir; her türlü
giderim isteme hakkı saklıdır.
Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı
davranışının doğurduğu zararı
gidermekle
yükümlüdür.
Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan
kaldırılmasını veya bu konuda masrafı
borçluya ait olmak
üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.
II. Sorumluluğun ve giderim borcunun kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 114- Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur.
Borçlunun
sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir.
İş özellikle borçlu için bir yarar
sağlamıyorsa,
sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir.
Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla
sözleşmeye aykırılık
hâllerine de uygulanır.
2. Sorumsuzluk anlaşması
MADDE 115- Borçlunun ağır
kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden
yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Borçlunun
alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle
sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her
türlü anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili
makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun
hafif kusurundan sorumlu
olmayacağına ilişkin önceden yapılan
anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluk
MADDE 116-
Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan
hakkın
kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da
yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna
uygun
surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri
sırada diğer tarafa verdikleri zararı
gidermekle
yükümlüdür.
Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan
bir anlaşmayla
tamamen veya kısmen kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili
makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun
yardımcı kişilerin fiillerinden
sorumlu olmayacağına ilişkin
anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
B. Borçlunun temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 117-
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde
düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya
sözleşmede saklı tutulan bir hakka
dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle
belirlemişse, bu
günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin
işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin
gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş
olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli
olduğu hâllerde temerrüt
için bildirim şarttır.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 118- Temerrüde düşen borçlu, temerrüde
düşmekte kusuru olmadığını ispat
etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının
uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
b. Beklenmedik hâlden sorumluluk
MADDE 119- Temerrüde
düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan
sorumludur.
Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş
olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat
ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE 120- Uygulanacak
yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa,
faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat
hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile
kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci
fıkra uyarınca
belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını
aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte
sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa
ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz
oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı
hakkında akdî faiz
oranı geçerli olur.
b. Faizlerde, iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi
MADDE
121- Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar
parayı ödemekte
temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava
açıldığı günden başlayarak,
temerrüt faizi
ödemekle yükümlüdür.
Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu
hükümlerine tabi olur.
Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi
yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE 122- Alacaklı, temerrüt faizini aşan
bir zarara uğramış olursa, borçlu
kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu
zararı da gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan
zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının
istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın
miktarına da hükmeder.
4. Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE 123-
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri
temerrüde
düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir
süre verebilir veya uygun bir süre
verilmesini hâkimden isteyebilir.
b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar
MADDE 124-
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun
içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz
olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü
sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3.
Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde
gerçekleşmemesi
üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden
anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 125-
Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa
etmemişse
veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman
borcun
ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme
hakkından vazgeçtiğini
hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden
doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya
sözleşmeden
dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak
ifa yükümlülüğünden kurtulurlar
ve daha önce ifa
ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde
düşmekte
kusuru olmadığını ispat edemezse
alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle
uğradığı
zararın giderilmesini de isteyebilir.
d. Sürekli edimli sözleşmelerde
MADDE 126- İfasına
başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun
temerrüdü
hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi,
sözleşmeyi feshederek,
sözleşmenin süresinden önce sona
ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de
isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borç İlişkilerinin Üçüncü Kişilere Etkisi
A.
Alacaklıya halef olma
MADDE 127- Alacaklıya ifada bulunan
üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası
ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:
1. Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden
kurtardığı ve bu şey üzerinde
mülkiyet veya başka bir
ayni hakkı bulunduğu takdirde.
2. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef
olacağı, borçlu tarafından ifadan
önce alacaklıya
bildirildiği takdirde.
Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
B. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme
MADDE
128- Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına
karşı üstlenen, bu fiilin
gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin bitimine kadar
üstlenene edimini ifa
etmesi için yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin
sorumluluğunun sona ereceği
kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi yararına sözleşme
I.
Genel olarak
MADDE 129- Kendi adına sözleşme yapan kişi,
sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir
edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin
üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef
olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete
uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu
durumda, üçüncü kişi veya ona halef
olanlar bu hakkı
kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra
edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez.
II. Sorumluluk sigortalarında
MADDE 130- Başkasını
çalıştıran kişi, çalıştırdığı
kişiye karşı hukuki sorumluluğunu
güvence altına almak üzere sigorta yaptırmışsa, sigortadan
doğan haklar doğrudan doğruya
çalışana ait olur.
Ancak, çalışana ödenecek sigorta tazminatı, genel hükümlere
göre ödenecek tazminattan
indirilir.
Diğer hukuki sorumluluk sigortalarına ilişkin kanun hükümleri
saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçların ve Borç
İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ AYIRIM
Sona Erme Hâlleri
A. Asıl borca bağlı hak ve borçların sona ermesi
MADDE
131- Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde,
rehin, kefalet,
faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı
sözleşmeyle veya ifa anına kadar
yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan
saklı tutulduğu
anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu
istenebilir.
Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır.
B. İbra
MADDE 132- Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca
belli bir şekle bağlı
tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı
olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle
tamamen veya
kısmen ortadan kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE 133- Yeni bir borçla mevcut
bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu
yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle mevcut borç
için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak
senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların
açık yenileme iradeleri olmadıkça
yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE 134- Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba
sadece kaydedilmiş olması, borcun
yenilenmiş olduğu anlamına gelmez.
Ancak, hesabın kesilmiş ve
hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda,
borç yenilenmiş olur.
Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi
kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun
kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE 135- Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı
kişide birleşmesiyle borç sona erer.
Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut
olan hakları birleşmeden etkilenmez.
Birleşme geçmişe etkili
olarak ortadan kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel hükümler
saklıdır.
E. İfa imkânsızlığı
I. Genel olarak
MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu
tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa,
borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen
sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu,
karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme
hükümleri uyarınca geri vermekle
yükümlü olup, henüz
kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya
sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın
alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu
hükmün
dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya
gecikmeksizin bildirmez ve zararın
artmaması için gerekli önlemleri
almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
II. Kısmi ifa imkânsızlığı
MADDE 137- Borcun
ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen
imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan
kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi
ifa
imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca
böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir
tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve
alacaklı
kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir.
Alacaklının böyle bir ifaya
razı olmaması veya karşı
edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık
hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa güçlüğü
MADDE 138-
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca
öngörülmeyen ve öngörülmesi
de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple
ortaya çıkar ve
sözleşmenin yapıldığı sırada
mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük
kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine
değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa
etmemiş veya
ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan
haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa
borçlu, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün
olmadığı
takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural
olarak dönme
hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
F. Takas
I. Koşulları
1. Genel olarak
MADDE 139- İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar
para veya özdeş diğer edimleri
birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri
alacağını borcuyla takas
edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası,
ancak takas edilebileceği anda henüz
zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri
sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE 140- Asıl
borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de
alacaklıya
ifada bulunmaktan kaçınabilir.
3. Üçüncü
kişi yararına sözleşme hâlinde
MADDE 141-
Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile
sözleşmenin diğer
tarafından olan alacağını takas edemez.
4. Borçlunun iflası hâlinde
MADDE 142- Borçlunun iflası
hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar bile, alacaklarını,
müflise olan borçları ile takas edebilirler.
II.
Hükümleri
MADDE 143- Takas, ancak borçlunun takas iradesini
alacaklıya bildirmesiyle
gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan
borç tutarınca
sona erer.
Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.
III. Alacaklının rızasıyla takas edilebilir alacaklar
MADDE
144- Aşağıdaki alacaklar takas haklarının doğumundan sonra,
ancak
alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1. Tevdi edilmiş
eşyanın geri verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
2. Haksız
olarak alınmış veya aldatma sonucunda alıkonulmuş
eşyanın geri
verilmesine veya bedeline ilişkin alacaklar.
3. Nafaka ve işçi ücreti
gibi, borçlunun ve ailesinin bakımı için zorunlu olup, özel
niteliği gereği, doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan feragat
MADDE 145- Borçlu, takas hakkından önceden
de feragat edebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık
zamanaşımı
MADDE 146- Kanunda aksine bir hüküm
bulunmadıkça, her alacak on yıllık
zamanaşımına tabidir.
II. Beş yıllık
zamanaşımı
MADDE 147- Aşağıdaki alacaklar için
beş yıllık zamanaşımı uygulanır:
1. Kira bedelleri,
anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel,
pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta
ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat
işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan
alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve
ortakların birbirleri veya kendileri
ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri,
temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya
ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık
ücreti alacağı
dışında, simsarlık
sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya
da gereği gibi ifa etmemesi
dışında, eser sözleşmesinden
doğan alacaklar.
III. Sürelerin kesinliği
MADDE 148- Bu ayırımda
belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle
değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının
başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE 149-
Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye
başlar.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı
olduğu hâllerde, zamanaşımı bu
bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.
2.
Dönemsel edimlerde
MADDE 150- Ömür boyunca gelir ve benzeri
dönemsel edimlerde, alacağın tamamı
için zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin muaccel
olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın tamamı
zamanaşımına uğramışsa, ifa edilmemiş dönemsel edimler
de
zamanaşımına uğramış olur.
V. Sürelerin
hesaplanması
MADDE 151- Süreler hesaplanırken
zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve
zamanaşımı ancak sürenin son günü de hak
kullanılmaksızın geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların
ifasındaki sürelerin hesaplanmasına
ilişkin hükümler uygulanır.
B. Bağlı alacaklarda
zamanaşımı
MADDE 152- Asıl alacak
zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer
alacaklar
da zamanaşımına uğramış olur.
C.
Zamanaşımının durması
MADDE 153- Aşağıdaki
durumlarda zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa
durur:
1. Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan
alacakları için.
2. Vesayet süresince, vesayet altında
bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri
sebebiyle Devletten olan alacakları için.
3. Evlilik devam ettiği
sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.
4. Hizmet
ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları
çalıştıranlardan olan alacakları için.
5. Borçlu,
alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.
6.
Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının
bulunmadığı sürece.
7. Alacaklı ve borçlu
sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride
geçmişe
etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.
Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı
günün bitiminde zamanaşımı
işlemeye başlar veya
durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE 154-
Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu
borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada
bulunmuşsa ya
da rehin vermiş veya kefil göstermişse.
2. Alacaklı, dava veya
def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra
takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.
II.
Birlikte borçlulara etkisi
MADDE 155- Zamanaşımı müteselsil
borçlulardan veya bölünemeyen borcun
borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da
kesilmiş olur.
Zamanaşımı asıl borçluya karşı
kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı kefile
karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.
III. Yeni sürenin başlaması
1. Borcun ikrar edilmesi veya
karara bağlanması hâlinde
MADDE 156-
Zamanaşımının kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye
başlar.
Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem
kararına bağlanmış ise,
yeni süre her zaman on yıldır.
2. Alacaklının fiili
hâlinde
MADDE 157- Bir dava veya def’i yoluyla kesilmiş olan
zamanaşımı, dava süresince
tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her
kararından sonra yeniden
işlemeye başlar.
Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine
ilişkin her işlemden sonra
yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı, iflas masasına başvurma sebebiyle kesilmişse, iflasa
ilişkin hükümlere
göre alacağın yeniden istenmesi
imkânının doğumundan itibaren yeniden işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde ek süre
MADDE 158- Dava veya def’i;
mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da
düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden
önce açılmış olması nedeniyle
reddedilmiş olup da o
arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre
dolmuşsa, alacaklı altmış
günlük ek süre içinde
haklarını kullanabilir.
F. Taşınır rehni ile güvenceye bağlanmış alacakta
MADDE 159- Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye
bağlanmış olması, bu alacak
için zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla birlikte
alacaklının, hakkını rehinden
alma yetkisi devam eder.
G. Zamanaşımından feragat
MADDE 160-
Zamanaşımından önceden feragat edilemez.
Müteselsil
borçlulardan birinin feragat etmiş olması, diğerlerine karşı ileri
sürülemez.
Bölünemez bir borcun borçlularından birinin
feragat etmiş olması durumunda da aynı
hüküm uygulanır.
Asıl borçlunun feragati de kefile
karşı ileri sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE 161- Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim
bunu kendiliğinden göz önüne
alamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Özel
Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil borçluluk
I. Doğuşu
MADDE
162- Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun
tamamından
sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda
öngörülen hâllerde
doğar.
II. Dış ilişki
1. Hükümleri
a.
Borçluların sorumluluğu
MADDE 163- Alacaklı, borcun
tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse
borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam
eder.
b. Borçluların savunmaları
MADDE 164-
Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi
arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da
konusundan doğan def’i ve
itirazları ileri sürebilir.
Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri
sürmezse, diğerlerine karşı
sorumlu olur.
c. Borçluların bireysel davranışı
MADDE 165- Kanun
veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi
davranışıyla diğer borçluların durumunu
ağırlaştıramaz.
2. Borcun sona ermesi
MADDE
166- Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir
kısmını
sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan
kurtarmış olur.
Borçlulardan biri, alacaklıya ifada
bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular
bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde
yararlanabilirler.
Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı
ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen
borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan
kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE 167- Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular
arasındaki hukuki ilişkinin
niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri,
alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı
eşit paylarla
sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla
miktarı diğer
borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda
borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında
rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit
olarak üstlenmekle
yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef olma
MADDE 168- Diğerlerine rücu
hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği
miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu
iyileştirirse,
bunun sonuçlarına katlanır.
B. Müteselsil
alacaklılık
MADDE 169- Müteselsil alacaklılık,
borçlunun, alacaklılardan her birine borcun
tamamını isteme hakkını tanıdığı veya kanunun
belirlediği durumlarda doğar.
Borçlu, alacaklılardan birine
yaptığı ifayla, bütün alacaklılara karşı borcundan
kurtulmuş
olur.
Alacaklılardan birinin icraya veya mahkemeye başvurmuş olduğu
kendisine
bildirilmedikçe, borçlu onlardan dilediği birine ifada bulunabilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukuki
ilişkinin niteliğinden
anlaşılmadıkça, alacaklılardan
her birinin edim üzerindeki hakları eşittir.
Kendisine düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı, bu
fazlalığı payını alamamış olan
diğer
alacaklılara ödemekle yükümlüdür.
İKİNCİ AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici koşul
I. Genel olarak
MADDE 170- Bir
sözleşmenin hüküm ifade etmesi, gerçekleşip
gerçekleşmeyeceği
bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme geciktirici
koşula bağlanmış olur.
Aksi
kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula bağlı
sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği
andan başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda
olduğu sıradaki durum
MADDE 171- Koşul gerçekleşinceye
kadar borçlu, borcun gereği gibi ifasını
engelleyecek her türlü davranıştan kaçınmakla
yükümlüdür.
Koşula bağlı hakkı tehlikeye
düşürülen alacaklı, alacağı koşula bağlı
olmayan
alacaklıların haklarını korumak üzere başvurabilecekleri
önlemleri alabilir.
Koşulun gerçekleşmesinden önce yapılan
tasarruflar, koşulun hükümlerini zedelediği
oranda geçersiz olur.
III. Koşul gerçekleşinceye kadar elde
edilen yararlar
MADDE 172- Borcun konusunu oluşturan şey, koşulun
gerçekleşmesinden önce
kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse, koşulun
gerçekleşmesine kadar elde ettiği
yararların sahibi olur.
Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları geri
vermekle yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE 173-
Sona ermesi önceden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen
bir
olguya bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış
olur.
Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin
hükümleri, koşulun gerçekleştiği anda ortadan
kalkar.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin
niteliğinden anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe
etkili olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun
gerçekleşmesi
MADDE 174- Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine
getirmesi gerekli bir davranış
değilse, o tarafın ölümü hâlinde mirasçısı onun
yerine geçebilir.
II. Dürüstlük kurallarına aykırı engelleme
MADDE
175- Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesine dürüstlük
kurallarına
aykırı olarak engel olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük
kurallarına aykırı biçimde sağlarsa,
koşul gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak
koşullar
MADDE 176- Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir
yapma veya yapmama fiilini
sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu koşula bağlı hukuki işlem
kesin olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza
Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE 177- Sözleşme yapılırken
bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma
parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt
olarak verilmiş sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet
olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE 178- Cayma parası
kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden
caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa
verdiğini bırakır; almış olan
cayarsa
aldığının iki katını geri verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının hakları
1. Cezanın
sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE 179- Bir
sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir
ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden
anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın
ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için
kararlaştırılmışsa
alacaklı, hakkından
açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş
olmadıkça, asıl
borçla birlikte cezanın ifasını da
isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi,
dönme veya fesih suretiyle
sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı
saklıdır.
2. Ceza ile zarar arasındaki ilişki
MADDE 180- Alacaklı
hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan
cezanın ifası
gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar
kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı,
borçlunun
kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmi ifanın yanması
MADDE 181- Ceza koşuluna ilişkin
hükümler, dönme durumunda ifa edilmiş olan
kısmın alacaklıya kalacağını öngören
sözleşmelere de uygulanır.
Taksitle satışa ilişkin
hükümler saklıdır.
II. Cezanın miktarı,
geçersizliği ve indirilmesi
MADDE 182- Taraflar, cezanın
miktarını serbestçe belirleyebilirler.
Asıl borç herhangi bir
sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan
borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle
gelmişse, cezanın ifası
istenemez. Ceza koşulunun geçersiz
olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir
sebeple sonradan
imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.
Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu
kendiliğinden indirir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Taraf
Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1.
Genel olarak
MADDE 183- Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel
olmadıkça alacaklı, borçlunun
rızasını aramaksızın alacağını
üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir
yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına
güvenerek alacağı devralmış
olan üçüncü kişiye karşı, alacağın
devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu
savunmasını
ileri süremez.
2. Şekli
MADDE 184- Alacağın devrinin geçerliliği,
yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
II. Yasal veya yargısal devir ve etkisi
MADDE 185-
Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince
gerçekleşmişse,
bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını
açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü
kişilere karşı ileri sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle
yapılan ifa
MADDE 186– Borçlu, alacağın devredildiği,
devreden veya devralan tarafından
kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez
devredilmişse, son devralan
yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada
bulunarak borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma ve tevdi
MADDE 187- Kime ait olduğu
çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan
kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere
tevdi etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın çekişmeli
olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak
sonuçlardan sorumlu olur.
Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz
sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel
ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3.
Borçluya ait savunmalar
MADDE 188- Borçlu, devri öğrendiği
sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları,
devralana karşı da ileri sürebilir.
Borçlu, devri
öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan
önce
veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.
II. Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişi
MADDE 189- Alacağın devri ile devredenin kişiliğine
özgü olanlar dışındaki öncelik
hakları ve bağlı haklar da devralana geçer.
Asıl alacakla
birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.
III.
Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
MADDE 190- Devreden, devralana alacak
senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer
belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli
bilgileri vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel
olarak
MADDE 191- Alacak, bir edim karşılığında
devredilmişse devreden, devir sırasında
alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne
sahip olduğunu garanti etmiş olur.
Alacak bir edim
karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun
gereğince başkasına
geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın
varlığından ve borçlunun ödeme gücünden
sorumlu
değildir.
2. İfaya yönelik devir
MADDE 192- Alacaklı,
alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte
borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan
aldığı veya gereken
özeni gösterseydi alabilecek olduğu
miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.
3. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 193- Devralan garanti ile
yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde
bulunabilir:
1. İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri
verilmesini.
2. Devrin sebep olduğu giderleri.
3. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek
için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin
yol
açtığı giderleri.
4. Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer
zararlarını.
C. Özel hükümlerin
saklılığı
MADDE 194- Bazı hakların devrine
özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler
saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Borcun Üstlenilmesi
A. İç üstlenme sözleşmesi
MADDE 195- Borçlu ile
iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya
alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan
kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan
borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan
yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez.
Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence
isteyebilir.
B. Dış üstlenme sözleşmesi
I.
Öneri ve kabul
MADDE 196- Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve
borcundan kurtarılması, borcu
üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur.
İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile
borçlu tarafından alacaklıya
bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına
ilişkin öneri anlamına gelir.
Alacaklının kabulü
açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri
sürmeksizin
üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile
yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza
gösterirse,
borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
II. Önerinin bağlayıcılığı
MADDE 197-
Borcun üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı tarafından her
zaman kabul
edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul için bir süre
koyabilir. Alacaklı bu
sürenin bitimine kadar susarsa, öneri
reddedilmiş sayılır.
Önerinin alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç
üstlenme sözleşmesi
yapılır ve bu ikinci üstlenmeye
ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride
bulunan,
önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun değişmesinin sonuçları
I. Bağlı
hak ve borçlar
MADDE 198- Borçlu değişmiş olsa bile,
alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar
dışındaki bağlı hakları saklı kalır.
Bununla
birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren üçüncü kişinin ve
kefilin
sorumlulukları, ancak onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak
rıza göstermeleri hâlinde
devam eder.
II. Savunmalar
MADDE 199- Üstlenilen borca ilişkin savunmaları
ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer.
Dış üstlenme
sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu,
alacaklıya karşı önceki
borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni
borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları
alacaklıya karşı
ileri süremez.
D. Sözleşmenin
hükümsüzlüğü
MADDE 200- Dış üstlenme
sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse, iyiniyetli
üçüncü
kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün
bağlı borçlarıyla birlikte varlığını
sürdürür.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme
sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve
alacaklının zarara uğramasında kendisine bir kusur
yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe
alacaklı, önceden
sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi
bir sebeple
uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden
isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 201- Borca katılma, mevcut bir borca
borçlunun yanında yer almak üzere,
katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu
ile birlikte borçtan sorumlu olması
sonucunu doğuran bir
sözleşmedir.
Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu
olurlar.
F. Malvarlığının veya işletmenin
devralınması
MADDE 202- Bir malvarlığını veya bir
işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte
devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret
Sicili Gazetesinde,
diğerleri için Türkiye genelinde
dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla
duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı
malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan
sorumlu olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte
müteselsil borçlu
olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar
için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha
sonra muaccel olacak borçlar
için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış
üstlenme sözleşmesinden doğan
sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından
yerine getirilmedikçe,
ikinci fıkrada öngörülen iki
yıllık süre işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi
MADDE 203- Bir işletme, başka bir işletme ile aktif ve pasiflerin
karşılıklı olarak
devralınması ya da birinin diğerine katılması yoluyla
birleştirilirse, her iki işletmenin
alacaklıları, bir
malvarlığının devralınmasından doğan haklara sahip olup,
bütün alacaklarını
yeni işletmeden alabilirler.
Bir tek kişiye ait olup da, kollektif veya komandit ortaklık hâline
dönüştürülen bir
işletmenin borçları hakkında
da aynı hüküm uygulanır.
H. Özel hükümlerin saklılığı
MADDE 204-
Mirasın paylaşılması ve rehinli taşınmazların devri
konusundaki borcun
üstlenilmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sözleşmenin Devri ve Sözleşmeye
Katılma
A. Sözleşmenin devri
MADDE 205- Sözleşmenin devri,
sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede
kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf
olma sıfatı ile birlikte
bütün hak ve borçlarını
devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede
kalan diğer tarafça
önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan
anlaşma da, sözleşmenin devri
hükümlerine tabidir.
Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin
şekline bağlıdır.
Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile
diğer özel hükümler saklıdır.
B.
Sözleşmeye katılma
MADDE 206- Sözleşmeye katılma,
mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında
yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında
yapılan ve katılanın, yanında yer
aldığı tarafla
birlikte, onun hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir
anlaşmadır.
Anlaşmada aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye
katılan ile yanında yer aldığı taraf,
sözleşmenin
diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu
sözleşmenin şekline bağlıdır.
İKİNCİ KISIM
Özel Borç İlişkileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Satış Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı ve hükümleri
MADDE 207- Satış
sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve
mülkiyetini alıcıya
devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu
üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi
kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça,
satıcı ve
alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle
yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi
mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel
hükmündedir.
B. Yarar ve hasar
MADDE 208- Kanundan, durumun gereğinden veya
sözleşmede öngörülen özel
koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın
yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin
devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar
satıcıya aittir.
Taşınır satışlarında, alıcının satılanın
zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi
durumunda zilyetliğin
devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı
alıcıya geçer.
Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa
yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve
hasar, satılanın
taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ AYIRIM
Taşınır Satışı
A. Konusu
MADDE 209-
Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca
taşınmaz sayılanlar
dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır olarak belirtilen
şeylerin satışıdır.
Ürünler, bir yapının
yıkıntıları ve taş ocağından çıkarılacak
taşlar gibi, taşınmazdan
ayrıldıktan sonra mülkiyeti devredilecek bütünleyici
parçaların satılması da taşınır
satışıdır.
B. Satıcının borçları
I. Zilyetliğin devri
1. Kural
MADDE 210- Satıcı,
satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini
alıcıya
devretmekle yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma
giderleri
MADDE 211- Aksine sözleşme veya âdet yoksa, ölçme
ve tartma gibi devir giderleri
satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan giderler ve
satılanın ifa yerinden başka yere
taşınması
gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz devir kararlaştırılmışsa, satıcı taşıma
giderlerini üstlenmiş sayılır.
Liman ve gümrük giderleri
olmaksızın devir kararlaştırılmışsa satıcı,
dış satım, transit
ve dış alım vergilerini üstlenmiş sayılır; ancak
satılanın alıcı tarafından devralındığı sırada
ödenmiş olan tüketim vergilerini üstlenmiş sayılmaz.
3. Satıcının temerrüdü
a. Kural ve ayrık durum
MADDE 212- Satıcının temerrüdü hâlinde, borçlunun
temerrüdüne ilişkin genel
hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için belirli bir süre
konulmuş olan ticari satışlarda, satıcı temerrüde
düşerse alıcının, devir isteminden vazgeçerek borcun ifa
edilmemesinden doğan zararının
giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın devredilmesini isteme niyetinde ise, belirlenen
sürenin bitiminde bunu
satıcıya hemen bildirmek zorundadır.
b. Giderim borcu ve kapsamı
MADDE 213- Borcunu ifa etmeyen
satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı
zararı gidermekle
yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa etmezse alıcı,
satış bedeli ile kendisine devredilmeyen satılanın
yerine, bir başkasını satın almak için dürüstlük
kurallarına uygun olarak ödediği bedel
arasındaki farka göre
hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise
alıcı, onun yerine bir
başkasını satın alma zorunda
olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa günündeki piyasa
fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararın giderilmesini
isteyebilir.
II. Zapttan sorumluluk
1. Konusu
MADDE 214- Satış
sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla,
satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü
kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı,
bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
Alıcı, elinden alınma tehlikesini sözleşmenin kurulduğu
sırada biliyor idiyse satıcı,
ayrıca üstlenmiş
olmadıkça bundan dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse,
sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama
konusunda
yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın bildirimi
MADDE 215-
Satılanın elinden alınması tehlikesi ile karşılaşan
alıcı, kendisine karşı
açılan davayı satıcıya bildirdiği zaman satıcı, durumun
gereğine göre ve yargılama usulü
uyarınca ya
alıcının yanında davaya katılmak ya da alıcı yerine
geçerek üçüncü kişiye karşı
davayı takip
etmek ve savunmak zorundadır.
Bildirme, davaya katılmaya ve savunmaya elverişli bir zamanda
yapılmışsa, alıcının
aleyhinde verilen hüküm, onun
ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe, satıcı
için
de sonuç doğurur.
Dava, kendisine yüklenilemeyen sebeplerden dolayı satıcıya
bildirilmemişse satıcı,
zamanında bildirilmiş olsaydı daha
elverişli bir hüküm elde edilebileceğini ispatladığı
ölçüde
sorumluluktan kurtulur.
b. Mahkeme kararı olmaksızın satılanı verme
MADDE 216-
Satıcının zapttan sorumluluğu aşağıdaki hâllerde
devam eder:
1. Alıcı, bir mahkeme kararı beklemeksizin
üçüncü kişinin hakkını dürüstlük
kurallarına
uygun olarak tanımış ve satılanı ona vermişse.
2. Alıcı, üçüncü kişinin kendisine karşı dava
açmasını beklemeden, satıcıyı satılan
üzerindeki
hak iddiasına ilişkin uyuşmazlığı dava yoluyla
çözümlemesi, aksi takdirde tahkim
yoluna başvuracağı
konusunda gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç alamadığı
için tahkim
yoluna başvurmuşsa.
Satıcının sorumluluğu, alıcının satılanı
üçüncü kişiye vermekle yükümlü olduğunu
ispat
etmesi durumunda da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE
217- Satılanın tamamı alıcının elinden
alınmışsa, satış sözleşmesi
kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı satıcıdan
aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. Satılandan elde ettiği veya
elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin değeri indirilerek,
ödemiş olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte geri verilmesini.
2. Satılanı elinden alan üçüncü kişiden
isteyemeyeceği giderleri.
3. Davayı satıcıya bildirmekle
kaçınılabilecek olanlar dışında kalan bütün
yargılama
giderleri ile yargılama dışındaki giderleri.
4. Satılanın
tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan doğruya
uğradığı diğer
zararları.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini
ispat etmedikçe, alıcının satılanın
elinden alınması yüzünden uğramış olduğu diğer
zararları da gidermekle yükümlüdür.
b. Kısmi zapt
hâlinde
MADDE 218- Satılanın bir kısmı elinden
alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla
yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı
zararın giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının, satılandaki bu
durumu bilseydi onu satın almayacağı durum ve
koşullardan anlaşılıyorsa, alıcı hâkimden
sözleşmenin sona ermesine karar vermesini
isteyebilir. Bu durumda
alıcı, satılanın elinde kalmış olan kısmını o
zamana kadar elde etmiş
olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri
vermekle yükümlüdür.
III. Ayıptan sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 219-
Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği
niteliklerin satılanda
bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen
niceliğine aykırı
olan, kullanım amacı bakımından
değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan
kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik
ayıpların bulunmasından
da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan
sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE 220- Hayvan satışında
satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe veya ağır kusuru
olmadıkça ayıptan sorumlu olmaz.
2. Sorumsuzluk
anlaşması
MADDE 221- Satıcı satılanı ayıplı
olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan
sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği
ayıplar
MADDE 222- Satıcı, satış sözleşmesinin
kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen
ayıplardan sorumlu değildir.
Satıcı, alıcının
satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan
da, ancak
böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca
üstlenmişse sorumlu olur.
4. Gözden geçirme ve
satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223-
Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan
akışına göre imkân
bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının
sorumluluğunu gerektiren bir ayıp
görürse, bunu uygun bir süre
içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse,
satılanı kabul etmiş
sayılır. Ancak, satılanda olağan
bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp
bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir
ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa,
hemen
satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul
edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE 224- Hayvan
satışında satıcının sorumlu olacağı süre
yazılı olarak
belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin değilse
satıcı, ancak ayıbın devrin
yapıldığı veya
alıcının devralmada temerrüdünün gerçekleştiği
günden başlayarak dokuz gün
içinde kendisine bildirilmesi ve
ayrıca, hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin aynı
süre
içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde sorumlu olur.
5. Satıcının ağır kusurunun sonuçları
MADDE
225- Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın
kendisine süresinde
bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa
kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi
gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm
geçerlidir.
6. Satılanın başka yerden gönderilmesi
MADDE 226- Başka yerden gönderilen satılanın ayıplı
olduğunu ileri süren alıcı,
bulunduğu yerde satıcının temsilcisi yoksa, satılanın
korunması için gerekli önlemleri geçici
olarak almakla
yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu ileri
sürdüğü satılanın korunması için
gerekli
önlemleri almaksızın onu satıcıya geri gönderemez.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit
ettirmekle yükümlüdür.
Bunu yaptırmazsa, ileri
sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine
ulaştığı zamanda var olduğunu
ispat yükü
alıcıya düşer.
Satılanın kısa zamanda bozulma tehlikesi varsa, alıcı onu
bulunduğu yerdeki mahkeme
aracılığıyla sattırmaya yetkili,
hatta satıcının yararı gerektiriyorsa sattırmakla
yükümlüdür.
Alıcı, durumu satıcıya en kısa
zamanda bildirmezse, bundan doğan zarardan sorumlu olur.
7. Alıcının seçimlik hakları
a. Genel olarak
MADDE 227- Satıcının satılanın ayıplarından
sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki
seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye
hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2.
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim
isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde,
bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere
satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân
varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı
saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın
ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın
tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını
önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme
hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı
göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış
bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik
satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden
dönme
veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme
haklarından birini kullanabilir.
b. Satılanın yok olması
veya ağır biçimde zarara uğraması
MADDE 228-
Alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın
ayıptan, beklenmedik
hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır
biçimde zarara uğraması, alıcının
sözleşmeden
dönme hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı,
satılandan elinde ne
kalmışsa onu geri vermekle
yükümlüdür.
Satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa
veya alıcı onu başkasına
devretmişse ya da biçimini
değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki eksiklik
karşılığının satış
bedelinden indirilmesini
isteyebilir.
8. Dönmenin sonuçları
a. Genel olarak
MADDE 229-
Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı,
ondan elde ettiği yararları ile
birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna
karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki
istemlerde bulunabilir:
1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi.
2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile
satılan için yapmış
olduğu giderlerin ödenmesi.
3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alıcının diğer
zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
b. Birden
çok mal satışında
MADDE 230- Birden çok mal veya birden
çok parçadan oluşan bir mal, birlikte
satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı
çıkarsa, dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı
çıkanlar için kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya
satıcıya önemli bir zarar vermeksizin ayıplı
parçanın
diğerinden ayrılmasına imkân yoksa, dönme hakkının
satılanın tamamını kapsaması
zorunludur.
Satılanın aslı için satıştan dönülmesi, ayrı
satış bedeli gösterilerek satılmış olsalar bile,
eklentilerini de kapsar; fakat eklentiler için dönme, satılanın
aslını kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE 231- Satıcı daha uzun bir
süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın
ayıbından
doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp
daha sonra ortaya çıksa bile,
satılanın alıcıya devrinden
başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Alıcının satılanın
kendisine devrinden başlayarak iki
yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu
sürenin
geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu
ise, iki yıllık zamanaşımı
süresinden yararlanamaz.
C. Alıcının borçları
I. Satış bedelinin
ödenmesi ve satılanın devralınması
MADDE 232-
Alıcı, satış sözleşmesinde
kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini
ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür.
Aksine yerel âdet veya anlaşma yoksa, satılanın hemen
devralınması gereklidir.
II. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 233- Alıcı, satış bedelini belirtmeksizin, malı
alacağını kesin olarak bildirmişse
satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama piyasa fiyatı üzerinden
yapılmış sayılır.
Satış bedeli, satılanın
ağırlığına göre hesaplanıyorsa, darası indirilir.
Bazı ticari malların satışında, daralı
ağırlıktan miktar olarak ya da yüzde hesabıyla bir
indirim yapılmasına veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden
belirlenmesine ilişkin ticari
teamüller saklıdır.
III. Satış bedelinin muacceliyeti ve faizi
MADDE 234- Aksine
sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine girince
satış bedeli
muaccel olur.
Faiz istenebileceği konusunda bir teamül varsa veya
alıcı maldan ürün ya da diğer
verimler elde etme imkânına sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle
temerrüdün
gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir ihtara gerek
olmaksızın satış bedeline faiz istenebilir.
IV. Alıcının temerrüdü
1. Satıcının
dönme hakkı
MADDE 235- Satılanın, ancak satış bedeli
ödendikten sonra veya ödenme anında
devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde düşerse
satıcı, herhangi bir işlem
gerekmeksizin satıştan dönebilir.
Bu hakkını kullanmak isteyen satıcı, durumu gecikmeksizin alıcıya
bildirmek zorundadır.
Satılanın zilyetliği satış bedeli
ödenmeden alıcıya devredilmişse, alıcının temerrüdü
sebebiyle satıcının dönme hakkını kullanarak satılanı
geri alması, bu hakkın sözleşmede
açıkça saklı
tutulmasına bağlıdır.
2. Zararın hesaplanması ve giderimi
MADDE 236- Borcunu ifa
etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı
zararı
gidermekle yükümlüdür.
Satıcı, satış bedelini
ödemede temerrüde düşmüş olan alıcıdan, bu bedel ile
satılanın
başkasına dürüstlük kurallarına uygun olarak
satışından elde ettiği bedel arasındaki farka göre
hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise
satıcı, böyle bir satışa
gerek kalmaksızın
alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme
günündeki fiyatı
arasındaki farka göre hesaplanacak zararın
giderilmesini isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşınmaz Satışı ve Satış İlişkisi Doğuran
Haklar
A. Şekil
MADDE 237- Taşınmaz
satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin
resmî şekilde
düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri
alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde
düzenlenmedikçe
geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin geçerliliği,
yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
B. Satış ilişkisi doğuran haklar
I. Süresi ve
şerhi
MADDE 238- Önalım, geri alım ve alım hakları en
çok on yıllık süre için
kararlaştırılabilir ve kanunlarda belirlenen süreyle tapu siciline şerh edilebilir.
II. Devredilmesi ve miras yoluyla geçmesi
MADDE 239- Aksine anlaşma
olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri
alım hakları devredilemez, ancak miras yoluyla geçer.
Bu hakların
devredilebileceği sözleşmeyle
kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın
kurulması için öngörülen şekilde yapılmadıkça
geçerli olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri
sürülmesi
MADDE 240- Önalım hakkı,
taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan satışa
eşdeğer her türlü işlemin yapılması hâllerinde
kullanılabilir.
Taşınmazın, mirasın paylaşımında
mirasçılardan birine özgülenmesi, cebrî artırma
yoluyla satışı ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara benzer
amaçlarla edinilmesi
hâllerinde önalım hakkı kullanılamaz.
2. Koşulları ve hükümleri
MADDE 241- Satıcı
veya alıcı, satış sözleşmesinin
yapıldığını ve içeriğini önalım
hakkı sahibine noter aracılığıyla bildirmek zorundadır.
Önalım hakkı kullanıldıktan sonra satış
sözleşmesi ortadan kaldırılırsa ya da alıcının
şahsından kaynaklanan sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım hakkı
sahibine karşı ileri
sürülemez.
Önalım hakkını kuran sözleşmede aksi
öngörülmemişse, önalım hakkı sahibi
taşınmazı, satıcının üçüncü kişiyle
kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla
kazanır.
Ekonomik bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de yukarıdaki
hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve
hükümleri
MADDE 242- Sözleşmeden doğan önalım
hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu
hak şerhedilmiş ve taşınmazın mülkiyeti alıcı
adına tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde
satıcıya
karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa
eşdeğer başka bir işlemin kendisine
bildirildiği tarihten
başlayarak üç ay ve her hâlde satışın yapılmasından
başlayarak iki yıl
içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve
mülkiyetin saklı tutulması
MADDE 243- Bir taşınmazın
koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe
tapu
siciline tescil yapılamaz.
Taşınmaz satışında
mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE 244- Aksine sözleşme olmadıkça, satılan
taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı
yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu
siciline yazılmış olan yüzölçümü
tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş
olmadıkça tazminat ile yükümlü değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin
geçmesinden başlayarak beş
yılın ve satıcının
ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına
uğrar.
III. Yarar ve hasar
MADDE 245- Satılanın tescilden sonraki
bir zamanda alıcı tarafından teslim alınması
için sözleşmeyle bir süre belirlenmişse, onun yarar ve hasarı,
alıcıya teslimle geçer. Bu
hüküm, alıcının
satılanı teslim almada temerrüde düşmesi durumunda da uygulanır.
Bu sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
IV.
Taşınır satışına ilişkin kuralların uygulanması
MADDE 246- Taşınır satışına ilişkin kurallar,
kıyas yoluyla taşınmaz satışında da
uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Bazı Satış Türleri
A. Örnek üzerine satış
I. Tanımı
MADDE 247-
Örnek üzerine satış, tarafların sözleşmenin konusu olan
malın alıcıya
veya üçüncü bir kişiye bırakılan bir örneğe ya da
tespit ettikleri bir mala uygun olması
üzerinde anlaşmalarıyla
yapılan satıştır.
II. İspat yükü
MADDE 248- Örnek üzerine
satışta kendisine örnek verilen taraf, elindeki örneğin
kendisine verilmiş örnek olduğunu ispat yükü altında
olmayıp, örneğin biçimi değişmiş olsa
bile, bu
değişiklik gözden geçirmenin zorunlu bir sonucu ise, alıcının
iddiası doğru sayılır.
Ancak, karşı tarafın her
hâlde bunun aksini ispat hakkı vardır.
Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş veya yok olmuşsa, kusuru
olmasa bile, satılanın
örneğe uygun olmadığını
ispat yükü alıcıya düşer.
B. Beğenme koşuluyla satış
I. Tanımı
MADDE
249- Beğenme koşuluyla satış, alıcının
satılanı deneyerek veya gözden
geçirerek beğenmesi koşuluyla yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE 250- Beğenme koşuluyla
satışta alıcı, satılanı kabul etmekte veya hiçbir
sebep göstermeksizin geri vermekte serbesttir.
Satılan, alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile,
satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun
gerçekleştiği ana kadar satıcıda kalır.
III. Deneme veya gözden geçirme
1. Satıcının
yanında
MADDE 251- Deneme veya gözden geçirme
satıcının yanında yapılmak gerekip de
alıcı, satılanı sözleşme veya âdete göre gerekli
süre içinde kabul edip etmediğini açıklamazsa,
satıcı sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
Böyle bir süre belirlenmemişse, satıcı uygun bir süre
geçtikten sonra, satılanı kabul
edip etmediğini bildirmesi için
alıcıya ihtarda bulunabilir; bu ihtara hemen cevap verilmezse
satıcı, sözleşmeyle bağlılıktan kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE 252- Satılan,
denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin alıcıya verilmişse,
sözleşme veya âdete göre gereken süre içinde veya böyle bir
süre yoksa, satıcının ihtarı
üzerine alıcı,
satılanı beğenmediğini hemen bildirmez veya onu geri vermezse, beğenme
koşulu gerçekleşmiş olur.
Alıcının, herhangi bir çekince belirtmeksizin satış bedelinin
tamamını veya bir kısmını
ödemesiyle ya da
satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak
biçimde kullanmasıyla
da beğenme koşulu gerçekleşmiş
olur.
C. Kısmi ödemeli satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve içeriği
MADDE 253- Taksitle
satış, satıcının, satılan taşınırı
alıcıya satış bedelinin
ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış bedelini
kısım kısım ödemeyi üstlendikleri
satıştır.
Taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde
yapılmadıkça geçerli olmaz.
Malın satıcının ticari
faaliyeti kapsamında satılması hâlinde, sözleşmede
aşağıdaki
hususlar belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2.
Satışın konusu.
3. Satılanın peşin satış bedeli.
4. Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek ilave bedel.
5. Toplam satış
bedeli.
6. Alıcının nakden veya aynen üstlendiği diğer
bütün edimler.
7. Peşinat ve taksitlerin tutarı ile vadesi ve ikiden
az olmamak üzere taksit sayısı.
8. Alıcının yedi gün
içinde sözleşme yapılması konusundaki irade
açıklamasını geri
alma hakkı.
9. Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı tutulmasına veya
satış bedeli alacağının devrine
ilişkin anlaşma
kayıtları.
10. Temerrüt veya vadenin ertelenmesi durumunda, yasal faiz oranının yüzde
otuz
fazlasını geçmemek üzere ödenecek faiz.
11. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Yasal temsilcinin
rızası
MADDE 254- Ayırt etme gücüne sahip bir
küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış olan
taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal temsilcinin
yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda
rızanın,
en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş olması gerekir.
3. Sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını
doğurması ve geri alma açıklaması
MADDE 255- Taksitle
satış sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca
imzalanmış
sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi gün sonra
hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Alıcı, bu süre
içinde irade açıklamasını geri aldığını
satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu
haktan önceden feragat
edilemez. Geri alma bildiriminin sürenin son gününde postaya
verilmiş
olması, sonuç doğurması için yeterlidir.
Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya devretmişse
alıcı, malı ancak olağan bir
gözden geçirmenin
gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde sözleşme
hüküm ve
sonuçlarını doğurmuş olur.
Alıcının geri alma hakkını kullanması hâlinde, kendisinden
cayma parası istenemez.
4. Tarafların hak ve borçları
a. Peşinatı ödeme borcu ve sözleşmenin süresi
MADDE
256- Alıcı, peşin satış bedelinin en az onda birini en
geç teslim anında peşin
olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin
kurulmasını izleyen üç yıl içinde
ödemekle
yükümlüdür.
Cumhurbaşkanı, satılanın türüne göre peşinat
miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya
kadar indirebileceği
gibi, iki katına kadar çıkartabilir.1
Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen almaksızın, satılanı
alıcıya devreden
satıcı, peşinatın ödenmeyen
kısmı üzerinde istem hakkını kaybeder.
Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında, satış
bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.
b.
Alıcının def’ileri
MADDE 257- Alıcı,
satıcının taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin
satıcıdan
olan alacağını takas etme hakkından önceden feragat edemez.
Alacağın devredilmesi durumunda alıcının, satış bedeli
alacağına ilişkin def’ileri
sınırlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
1 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190
ıncı maddesiyle bu fıkrada yer
alan “Bakanlar Kurulu” ibaresi
“Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir.
c. Satış bedelinin tamamen ödenmesi
MADDE 258- Taksit borcu kambiyo
senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış
bedelinin kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek borcundan
kurtulabilir. Bu durumda,
peşin satış bedeline ilave edilen bedelin
ödenmemiş taksitlere isabet eden kısmı, yarısından az
olmamak üzere ödeme süresinin kısaltılmasına uygun olarak
indirilir.
5. Alıcının temerrüdü
a. Satıcının
seçimlik hakkı
MADDE 259- Alıcı peşinatı ödemede
temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı
isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Alıcı taksitleri
ödemede temerrüde düşerse satıcı, muaccel olmuş taksitlerin
veya geri
kalan satış bedelinin tamamının bir defada ödenmesini isteyebilir ya
da sözleşmeden
dönebilir. Satıcının geri kalan
satış bedelinin tamamını isteyebilmesi veya sözleşmeden
dönebilmesi, ancak bu hakkı açık biçimde saklı tutmuş
olmasına ve alıcının kararlaştırılan
satış
bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya en az
dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da en son taksidi ödemede
temerrüde düşmüş olmasına
bağlıdır. Ancak,
satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği miktar,
ödenmiş olan taksitler
tutarına eşit veya daha fazla ise
satıcı sözleşmeden dönemez.
Satıcı, satış bedelinin geri kalan kısmının tamamen
ödenmesini isteme veya
sözleşmeden dönme haklarını
kullanmadan önce, alıcıya en az onbeş günlük bir süre
tanımak
zorundadır.
b. Sözleşmeden dönme
MADDE 260- Satıcı,
alıcının taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle
satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden dönerse, her
iki taraf aldığını geri vermekle
yükümlüdür.
Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir kullanım bedeli ve satılanın
olağandışı
kullanılması sebebiyle değerinin
azalması hâlinde tazminat da isteyebilir. Ancak satıcı,
sözleşme zamanında ifa edilmiş olsaydı elde edecek
olduğundan fazlasını isteyemez.
Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde
düşmesi yüzünden satılanın devrinden
önce
sözleşmeden dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat
üzerinden, sözleşmeden
döndüğü tarihe kadar
işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından sonra,
satılanın
uğramış olduğu değer kaybı sebebiyle
tazminat isteyebilir. Ceza koşulu kararlaştırılmışsa,
peşin satış bedelinin yüzde onunu aşamaz.
c. Hâkimin müdahalesi
MADDE 261- Hâkim, temerrüde
düşen alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda
güvence vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme
dolayısıyla herhangi bir zararının söz
konusu olmaması
koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları sağlayabilir ve
satıcının satılanı geri
almasını yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme ve tahkim
MADDE 262- Yerleşim yeri Türkiye’de
olan alıcı, tarafı olduğu taksitle satış
sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda, yerleşim
yerindeki mahkemenin yetkisinden
önceden feragat edemeyeceği gibi, tahkim
sözleşmesi de yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE 263- Taksitle satışa ilişkin
hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan
işlemlere de uygulanır.
Bir taşınırı edinme amacıyla
yapılan ödünç sözleşmelerinde satıcının,
mülkiyeti saklı
tutma kaydı ile birlikte veya bundan bağımsız olarak satış bedeli
alacağını ödünç verene
devretmesi veya satıcı ile
ödünç verenin başka surette anlaşarak, alıcının
satış bedelini daha
sonra taksitler hâlinde ödemek üzere
malın teslimini sağlamaları durumunda, taksitle satışa
ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ödünç
sözleşmesinde, taksitle satış sözleşmelerine
konulması
zorunlu olan hususların yer alması şarttır. Ancak, bunlardan peşin
satış bedeli ile
toplam satış bedeli yerine, ödünç
alınan miktar ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç
miktarı gösterilir.
Peşin satışla bağlantılı taksitle ödünç
sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal asgari
peşinatın
ödenmiş ve peşin satış bedelinin ödünç
sözleşmesinin yapılması sırasında herhangi
bir ilave
yapılmaksızın tamamen karşılanmış olması hâlinde,
taksitle satışa ilişkin hükümler
uygulanmaz.
Alıcının tacir sıfatıyla hareket ettiği veya malın bir
ticari işletmenin ihtiyacı için ya da
meslekî amaçlarla
satın alınması durumunda, taksitle satışa ilişkin
hükümlerden sadece 259
uncu maddenin ikinci fıkrası, 260
ıncı maddenin birinci fıkrası ve 261 inci maddesi hükümleri
uygulanır.
II. Ön ödemeli taksitle satış
1. Tanımı,
şekli ve içeriği
MADDE 264- Ön ödemeli taksitle
satış, alıcının taşınır bir malın satış
bedelini
önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin
tamamen ödenmesinden sonra satılanı
alıcıya devretmeyi
üstlendikleri satıştır.
Ön ödemeli taksitle satış sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşmede
aşağıdaki hususlar belirtilir:
1. Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2. Satışın konusu.
3. Toplam satış bedeli.
4. Taksitlerin sayısı, tutarı,
vadesi ve sözleşmenin süresi.
5. Taksitleri kabule yetkili banka.
6.
Alıcıya karşı üstlenilen faiz miktarı.
7.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması
konusundaki irade açıklamasını geri
alma hakkı.
8. Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu sebeple
ödeyeceği cayma parası.
9. Sözleşmenin kurulduğu yer ve
tarih.
2. Tarafların hak ve borçları
a. Ödemelerin
güvenceye bağlanması
MADDE 265- Ödeme süresi bir
yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
alıcı, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi adına
açılacak gelir getiren bir
tasarruf veya yatırım hesabına
yatırmakla yükümlüdür.
Banka, her iki tarafın çıkarlarını gözetmek zorundadır.
Açılan hesaptan her iki tarafın
rızasıyla ödeme
yapılabilir. Bu rıza önceden verilemez.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
alıcı, satılanın
devrine kadar 269 uncu madde uyarınca
sözleşmeden cayarsa satıcı, bu hesap üzerindeki
bütün
haklarını kaybeder.
b. Alıcının malın devrini isteme hakkı
MADDE
266- Alıcı satış bedelinin tamamını ödedikten sonra,
her zaman malın
kendisine devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı başkasından
sağlayarak devredecek
ise alıcı, bunun için kendisine uygun bir
süre tanımak zorundadır.
Satıcının malı alıcıya devredebilmesi için, taksitle
satışa ilişkin koşullara uyulması gerekir.
Alıcı birden
çok şey satın almış veya seçim hakkını saklı
tutmuş ise, satılanın kısım
kısım devredilmesini, ancak 256 ncı maddede öngörülen asgari
peşinatı ödedikten sonra
isteyebilir. Satılanın eşya
topluluğu oluşturduğu hâllerde bu istemde bulunulamaz. Satış
bedelinin tamamen ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı
kısmen devretmesi, ancak geri
kalan kısmın yüzde onunun kendisine
güvence olarak bırakılması koşuluyla istenebilir.
c. Satış bedelinin ödenmesi
MADDE 267- Ödeme
süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde satış
bedelinin, satılanın devri anında tamamen ödenmiş olması gerekir.
Satılanın devredilmesini
isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden,
satış bedelinin en çok üçte birlik kısmını
satıcı lehine
serbest bırakabilir. Ancak, sözleşmenin
kuruluşu sırasında buna ilişkin taahhütte bulunulamaz.
d. Satış bedelinin belirlenmesi
MADDE 268-
Satıcının sözleşmenin kurulduğu sırada belirlenen toplam
satış bedeline
ek bir bedel isteme hakkını saklı tutan bütün kayıtlar
geçersizdir.
Ödenecek toplam satış bedeli sözleşmede
belirlenmiş olmakla birlikte, devredilecek
eşya önceden belirlenmemiş ve satıcı tarafından bu
eşyayı seçme hakkı alıcıya tanınmış ise
satıcı, peşin satıştaki olağan bedelleri göz
önünde tutmak suretiyle alıcının yapacağı seçime
tam olarak uymakla yükümlüdür.
Buna aykırı anlaşmalar, ancak alıcının yararına olduğu ölçüde geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE 269-
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde
alıcı, malın devrine kadar her zaman sözleşmeden cayabilir.
Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı tarafından ödenmesi
öngörülen cayma parası,
durumun özelliğine ve sözleşmenin kurulması ile cayma arasında
geçen süreye bakılarak
belirlenir. Ancak, bu miktar
satıcının toplam alacağının yüzde ikisinden az ve yüzde
beşinden
fazla olamaz. Alıcı, yapmış olduğu ödemelerin
cayma parasını aşan kısmının, getirileri ile
birlikte
kendisine geri verilmesini isteyebilir.
Alıcının ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun
kalması sebebiyle ön
ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi ya da
sözleşmenin yerine olağan koşullarla
yapılacak bir taksitle
satış sözleşmesinin konulmasına ilişkin önerisinin
satıcı tarafından kabul
edilmemesi yüzünden sözleşmeden
cayılmış olursa, cayma parası istenemez.
b. Sözleşmenin süresi
MADDE 270- Ön ödemeleri ifa
borcu, beş yılın geçmesiyle sona erer.
Ödeme süresi bir
yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı, sekiz yıl
geçtiği hâlde satılanın devri isteminde bulunmazsa, satıcı
kendisini uyararak üç aylık süre
tanır. Alıcı bu
süre içinde kayıtsız kalırsa satıcı, alıcıya
sözleşmeden cayma hâlinde tanınan
haklara sahip olur.
c. Alıcının temerrüdü
MADDE 271- Alıcı
bir veya daha çok ön ödemede temerrüde düşerse satıcı,
ancak
vadesi gelmiş olan ödemeleri isteyebilir. Bununla birlikte, toplam alacağın
en az onda birini
oluşturan ve birbirini izleyen iki ön ödemenin veya
toplam alacağın en az dörtte birini
oluşturan bir tek ön
ödemenin ya da sonuncu ön ödemenin vadesi gelmişse satıcı,
ayrıca
alıcıya tanıyacağı bir aylık ödeme
süresinin geçmesinden sonra sözleşmeden dönme hakkına
sahip
olur.
Satıcı, ödeme süresi bir yıl veya daha az olan sözleşmeden
dönerse, 260 ıncı maddenin
ikinci fıkrası hükmü
kıyas yoluyla uygulanır. Süresi bir yılı aşan
sözleşmelerde satıcı, ancak
269 uncu maddenin ikinci
fıkrasında öngörülen cayma parasını ve alıcıya
ödenmesi gereken
ortalama banka mevduat faizini aşan zararlarının
giderilmesini isteyebilir.
Bir yıldan daha uzun süreli sözleşmelerde temerrüde
düşmüş olan alıcının malın
devrini istemesi
hâlinde satıcı, yasal anapara faizi ile birlikte, devir isteminden sonra
malın
değerinde oluşacak eksilmelerin giderilmesini isteyebilir. Ceza
koşulu öngörülmüşse miktarı,
satış bedelinin
yüzde onunu geçemez.
Satılanın devredilmiş olduğu hâllerde, dönme konusunda 260
ıncı maddenin birinci
fıkrası hükmü uygulanır.
4. Uygulama alanının sınırlanması
MADDE 272-
Alıcının tacir sıfatıyla hareket etmesi veya malın bir ticari
işletmenin
ihtiyacı için ya da meslekî amaçlarla satın alınması
durumunda, 264 ilâ 271 inci maddeler
uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE 273- Taksitle satışa
ilişkin hükümlerden yasal temsilcinin rızasına,
sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurmasına ve
geri alma açıklamasına, alıcının
def’ilerine,
satıcının alacağının devrine, hâkim tarafından
sağlanan ödeme kolaylıklarına ve
yetkili mahkeme ile tahkime
ilişkin olanlar, ön ödemeli taksitle satışa da uygulanır.
Satılanı devir süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan taksitle
satışta alıcı,
satılanın devrinden önce ödemeleri
yapmakla yükümlü ise, ön ödemeli taksitle satışa ilişkin
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
D. Açık artırma yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE 274- Açık artırma yoluyla satış; yeri, zamanı ve
koşulları önceden
belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile
yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE 275-
Satıcı artırma koşullarında aksi yönde bir irade
açıklamasında
bulunmamışsa, herkesin katılabileceği isteğe bağlı
açık artırmalarda satış sözleşmesi,
artırmayı
yönetenin en yüksek bedeli öneren kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
Cebrî artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten memurun en
yüksek bedeli öneren
kişiye ihale etmesiyle kurulmuş olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya katılanın
bağlandığı an
a. Genel olarak
MADDE 276- Artırmaya
katılan kişi, satış için konulmuş olan koşullar
çerçevesinde
önerisiyle bağlıdır.
Aksine bir koşul yoksa, öneride
bulunanın bağlılığı, kendisinden daha yüksek bir öneri
yapılmasıyla sona erer veya daha yüksek öneri olup
olmadığının sorulması üzerine böyle bir
önerinin
olmadığının anlaşılması hâlinde, önerisinin hemen
kabul edilmemesiyle ortadan kalkar.
b. Taşınmazın açık artırma yoluyla
satışında
MADDE 277- Taşınmazın açık
artırma yoluyla satışında, ihalenin veya reddinin
artırmadan hemen sonra yapılması gerekir.
Öneride bulunanın
bağlılığının artırmadan sonra da devam edeceğini
öngören koşul
geçersizdir. Ancak, bu kural cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu
görevlisince onaylanması
gerektiği durumlarda uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin olması gereği
MADDE 278- Artırma
koşullarında aksi kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin
peşin
ödenmesi gerekir.
İhale bedeli peşin olarak veya artırma
koşulları uyarınca ödenmezse satıcı, satıştan
hemen dönebilir.
3. Mülkiyetin geçmesi
MADDE 279-
Artırmada taşınır bir mal alan kişi, onun mülkiyetini ihale
anında
kazanır. Artırmadan alınan taşınmazın mülkiyeti, ancak tapu
siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma görevlisi,
satış tutanağında gösterilen taşınmazın alıcı
adına tescilini hemen
tapu idaresine bildirir.
Cebrî artırma sonucunda yapılan ihalelerde
mülkiyetin geçmesine ilişkin özel
hükümler saklıdır.
İsteğe bağlı özel
artırmalarda mülkiyetin geçmesi genel hükümlere tabidir.
4. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 280- Cebrî artırmalarda
zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümler
uygulanmaz.
Artırmadan mal alan kişi, o mala, tapu siciline veya
satış koşullarına ya da kanuna
göre belirli olan durumu, hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe bağlı açık artırmalarda satıcı,
satılanın zaptından ve ayıplarından sorumludur.
Ancak, aldatma durumu dışında, artırma koşullarında
açıkça belirtip duyurmak suretiyle bu
sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Artırmanın iptali
MADDE 281- Hukuka veya ahlaka
aykırı yollara başvurularak ihalenin gerçekleştirilmesi
sağlanmışsa her ilgili, iptal sebebini öğrendiği günden
başlayarak on gün ve her hâlde ihale
tarihini izleyen bir yıl
içinde ihalenin iptalini mahkemeden isteyebilir.
Cebrî artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Mal Değişim Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 282- Mal değişim sözleşmesi,
taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden
çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı
edim olarak başka bir veya birden çok
şeyin zilyetlik ve mülkiyetini
devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Tabi olduğu hükümler
MADDE 283- Satış
sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim
sözleşmesine de
uygulanır; buna göre taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey
bakımından satıcı, kendisine
verilmesi üstlenilen şey
bakımından alıcı durumundadır.
C. Zapttan ve ayıptan sorumluluk
MADDE 284- Satış
sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa ilişkin
hükümleri
uygun düştüğü ölçüde, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağışlama
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 285- Bağışlama sözleşmesi,
bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere,
malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak
bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Henüz
edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek,
bağışlama
değildir.
Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama
sayılmaz.
B. Bağışlama ehliyeti
I.
Bağışlayan için
MADDE 286- Fiil ehliyetine sahip olan herkes,
eşler arasındaki mal rejiminden veya
miras hukukundan doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere,
bağışlama yapabilir.
Bağışlamayı izleyen bir yıl
içinde başlatılmış bir yargılama sonucunda
bağışlayanın,
savurganlığı yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o
bağışlama mahkemece iptal edilebilir.
II.
Bağışlanan için
MADDE 287- Fiil ehliyeti bulunmayan kişi
ayırt etme gücüne sahipse, bağışlamayı
kabul edebilir. Ancak, bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin
bağışlamayı kabulünü yasaklar
veya
bağışlanılan şeyin geri verilmesini emrederse, bağışlama
ortadan kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü verme
MADDE
288- Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu
sözleşmenin yazılı şekilde
yapılmasına bağlıdır.
Bir taşınmazın veya
taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması
sözü vermenin
geçerliliği, ancak resmî şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan
bağışlama sözü verme, bağışlayan
tarafından yerine getirildiğinde, elden bağışlama
hükmündedir. Ancak, geçerliliği resmî şekle
bağlanmış olan bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE 289- Elden
bağışlama, bağışlayanın bir
taşınırını bağışlanana teslim
etmesiyle kurulmuş olur.
III. Koşullu bağışlama
MADDE 290- Bağışlama,
bir koşula bağlanarak yapılabilir.
Yerine getirilmesi
bağışlayanın ölümüne bağlı olan
bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler
uygulanır.
IV. Yüklemeli bağışlama
MADDE
291- Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler
koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince
bağışlanan tarafından kabul edilmiş olan yüklemelerin
yerine getirilmesini isteyebilir.
Kamu yararına olarak bağışlamaya
konulmuş olan bir yüklemenin yerine getirilmesini
isteme yetkisi, bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu
kurumuna geçer.
Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin
yerine getirilmesi masraflarını karşılamaz
ve aşan kısım kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi
yerine getirmekten kaçınabilir.
V. Bağışlayana
dönme koşullu bağışlama
MADDE 292-
Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi
durumunda,
bağışlama konusunun kendisine dönmesi koşulunu koyabilir.
Bağışlama konusu, taşınmaza veya taşınmaz
üzerindeki bir ayni hakka ilişkin ise,
bağışlayana dönme koşulu tapu siciline şerh verilebilir.
VI. Bağışlama önerisinin geri alınması
MADDE 293-
Bir kimse başkasına bağışlamayı önerdiği bir
malı, başka mallarından
fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar,
bağışlama önerisini geri alabilir.
D.
Bağışlayanın sorumluluğu
MADDE 294-
Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara
ağır kusuruyla
sebep olmadıkça, bağışlanana karşı sorumlu değildir.
Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak
hakkında ayrıca garanti sözü vermişse, bununla
sorumlu olur.
E. Bağışlamanın ortadan kalkması
I. Bağışlamanın geri alınması
MADDE 295-
Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri
gerçekleşmişse, elden
bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama
sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem
tarihindeki
zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri
verilmesini isteyebilir:
1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine
karşı ağır bir suç işlemişse.
2.
Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye
karşı kanundan doğan
yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı
davranmışsa.
3. Bağışlanan, yüklemeli
bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine
getirmemişse.
II. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan
kaçınma
MADDE 296- Bağışlama sözü veren,
aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve
onu ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan bir
malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
2. Mali durumu,
sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü
ağır
kılacak ölçüde değişmişse.
3. Bağışlama
sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri
doğmuş veya
bu yükümlülükleri önemli ölçüde
ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin
borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar
verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.
III.
Geri alma hakkının süresi ve mirasçılara geçmesi
MADDE
297- Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden
başlayarak bir yıl
içinde bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan bir
yıllık süre dolmadan ölürse, geri alma hakkı
mirasçılarına geçer ve
mirasçıları bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.
Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini
öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden
başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma
hakkını kullanabilirler.
Bağışlanan,
bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldürür
veya onun geri alma
hakkını kullanmasını engellerse, mirasçıları
bağışlamayı geri alabilirler.
IV.
Bağışlayanın ölümü
MADDE 298- Aksi
kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren
bağışlama,
bağışlayanın ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kira Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı
MADDE 299- Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir
şeyin kullanılmasını veya
kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı,
kiracının da buna karşılık
kararlaştırılan kira
bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 300- Kira sözleşmesi, belirli ve
belirli olmayan bir süre için yapılabilir.
Kararlaştırılan
sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira
sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır.
C. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 301- Kiraya
veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede
amaçlanan
kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu
durumda
bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve
çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine
değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı
aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu
hükme aykırı
düzenleme yapılamaz.
II. Vergi ve benzeri yükümlülüklere katlanma borcu
MADDE
302- Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri
yükümlülüklere, aksi
kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise,
kiraya veren katlanır.
III. Yan giderlere katlanma borcu
MADDE 303-
Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya
üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla
yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin kiralananın
ayıplarından sorumluluğu
1. Kiralananın teslim anındaki
ayıplarından sorumluluk
MADDE 304- Kiralananın önemli
ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun
temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma
gelmesinden doğan
sorumluluğuna ilişkin hükümlere
başvurabilir.
Kiralananın önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise kiracı, kiralananda
sonradan
ortaya çıkan ayıplardan dolayı kiraya verenin
sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir.
2. Kiralananın sonradan ayıplı hâle gelmesinden sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE 305- Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse
kiracı, kiraya verenden
ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir
indirim yapılmasını ya da
zararının giderilmesini isteyebilir.
Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların
kullanılmasını önlemez.
Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı
saklıdır.
b. Ayıbın giderilmesini isteme ve fesih
MADDE 306- Kiracı, kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir
sürede
giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı
kiraya veren hesabına
gidertebilir ve bundan doğan alacağını kira
bedelinden indirebilir veya kiralananın ayıpsız bir
benzeri ile
değiştirilmesini isteyebilir.
Ayıbın, kiralananın öngörülen kullanıma
elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli
ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde
kiracı, sözleşmeyi feshedebilir.
Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine, uygun bir süre içinde
ayıpsız
benzeriyle değiştirebilir.
Kiraya veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek
ve uğradığı
zararın tamamını gidererek, onun
seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
c. Kira bedelinin indirilmesi
MADDE 307- Kiracı, kiralananın
kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu
ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın
giderilmesine kadar geçen süre için,
kira bedelinden ayıpla
orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE 308- Kiraya veren, kusuru
olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı
olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle
yükümlüdür.
V. Üçüncü kişinin ileri
sürdüğü haklar sebebiyle sorumluluk
1. Zapttan sorumluluk
MADDE 309- Bir üçüncü kişinin kiralananda
kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak
ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine
davayı üstlenmek ve
kiracının uğradığı her
türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin sözleşmenin kurulmasından
sonra üstün hak sahibi olması
a. Kiralananın el
değiştirmesi
MADDE 310- Sözleşmenin kurulmasından sonra
kiralanan herhangi bir sebeple el
değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur.
Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.
b. Üçüncü kişinin sınırlı ayni hak sahibi
olması
MADDE 311- Sözleşmenin kurulmasından sonra
üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde
kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak sahibi olursa, kiralananın el
değiştirmesiyle ilgili
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
c. Tapu siciline şerh
MADDE 312- Taşınmaz kiralarında,
sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu
siciline şerhi kararlaştırılabilir.
D. Kiracının
borçları
I. Kira bedelini ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE
313- Kiracı, kira bedelini ödemekle yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE 314- Kiracı, aksine sözleşme ve yerel
âdet olmadıkça, kira bedelini ve
gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en geç kira süresinin bitiminde
ödemekle
yükümlüdür.
3. Kiracının temerrüdü
MADDE 315- Kiracı,
kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya
yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak
bir süre verip, bu
sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi
feshedeceğini bildirebilir.
Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve çatılı işyeri
kiralarında ise en az otuz
gündür. Bu süre, kiracıya
yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren
işlemeye
başlar.
II. Özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcu
MADDE
316- Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak
ve
kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara
gerekli saygıyı göstermekle
yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı
davranması durumunda kiraya veren, konut ve
çatılı işyeri
kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın
giderilmesi, aksi takdirde
sözleşmeyi feshedeceği konusunda
yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise,
kiraya
veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir
bildirimle sözleşmeyi
hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana
kasten ağır bir zarar vermesi,
kiracıya verilecek sürenin
yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu
yükümlülüğe
aykırı davranışının
kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular
bakımından
çekilmez olması durumlarında kiraya veren,
yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen
feshedebilir.
III. Temizlik ve bakım giderlerini ödeme borcu
MADDE 317-
Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve
bakım
giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de
bakılır.
IV. Ayıpları kiraya verene bildirme borcu
MADDE 318- Kiracı, kendisinin gidermekle yükümlü
olmadığı ayıpları kiraya verene
gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bundan doğan
zarardan sorumludur.
V. Ayıpların giderilmesine ve kiralananın
gösterilmesine katlanma borcu
MADDE 319- Kiracı, kiralananın
ayıplarının giderilmesine ya da zararların önlenmesine
yönelik çalışmalara katlanmakla yükümlüdür.
Kiracı, bakım, satış ya da sonraki kiralama için zorunlu olduğu
ölçüde, kiraya verenin
ve onun belirlediği üçüncü
kişinin kiralananı gezip görmesine izin vermekle yükümlüdür.
Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip
görüleceğini uygun bir süre önce
kiracıya bildirmek ve
bunların yapıldığı sırada kiracının
yararlarını göz önünde tutmak
zorundadır.
Kiracının kira bedelinin indirilmesine ve zararının giderilmesine
ilişkin hakları saklıdır.
E. Özel durumlar
I.
Kiralananda yenilik ve değişiklik yapılması
1. Kiraya veren
tarafından
MADDE 320- Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin
feshini gerektirmeyen ve
kiracıdan katlanması beklenebilecek olan yenilik ve değişiklikler
yapabilir.
Bu yenilik ve değişikliklerin yapılması sırasında
kiraya veren, kiracının menfaatlerini
gözetmekle yükümlüdür. Kiracının, kira bedelinin
indirilmesine ve zararının giderilmesine
ilişkin hakları
saklıdır.
2. Kiracı tarafından
MADDE 321- Kiracı, kiraya verenin
yazılı rızasıyla kiralananda yenilik ve değişiklikler
yapabilir.
Yenilik ve değişikliklere rıza gösteren kiraya veren,
yazılı olarak kararlaştırılmış
olmadıkça, kiralananın eski durumuyla geri verilmesini isteyemez.
Kiracı, aksine yazılı bir anlaşma yoksa, kiraya verenin
rızasıyla yaptığı yenilik ve
değişiklikler sebebiyle kiralananda ortaya çıkan değer
artışının karşılığını isteyemez.
II. Alt kira ve kullanım hakkının devri
MADDE 322-
Kiracı, kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak
koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya
verebileceği gibi, kullanım
hakkını da başkasına
devredebilir.
Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin
yazılı rızası olmadıkça,
kiralananı başkasına
kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde
kullandığı takdirde kiracı,
kiraya verene karşı sorumlu
olur. Bu durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip olduğu
hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını devralana
karşı da kullanabilir.
III. Kira ilişkisinin devri 2
MADDE 323- Kiracı, kiraya
verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini
başkasına
devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu
rızayı vermekten
kaçınamaz.
2 Bu madde 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde,
kira sözleşmelerinde bu
maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin
olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri
tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde
mülga Borçlar Kanunu hükümleri
uygulanır.
Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen
kişi, kira sözleşmesinde
kiracının yerine geçer ve devreden
kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur.
İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine
kadar ve en fazla iki yıl
süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu
olur.
IV. Kiralananın kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE 324-
Kullanıma elverişli bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının
kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa veya sınırlı olarak
kullanılsa bile kiracı,
kira bedelini ödemekle
yükümlüdür. Bu durumda, kiraya verenin yapmaktan kurtulduğu
giderler kira bedelinden indirilir.
2. Kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri
verilmesi2
MADDE 325- Kiracı, sözleşme
süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı
geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları,
kiralananın benzer koşullarla kiraya
verilebileceği makul bir süre
için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya
verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira
ilişkisini devralmaya hazır
yeni bir kiracı bulması hâlinde,
kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile kiralananı başka biçimde
kullanmakla
elde ettiği veya elde etmekten kasten kaçındığı
yararları kira bedelinden indirmekle yükümlüdür.
V. Takastan feragat yasağı
MADDE 326- Kiracı ve kiraya
veren, kira sözleşmesinden doğan alacaklarını takas
etme hakkından önceden feragat edemezler.
F. Sözleşmenin
sona ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE 327- Açık veya
örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi
bu
sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.
Taraflar, bu durumda, açık
bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira
sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde fesih bildirimi
1.
Genel olarak
MADDE 328- Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde
taraflardan her biri, daha uzun bir
fesih bildirim süresi veya başka bir fesih dönemi
kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih
dönemlerine ve fesih bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi
feshedebilir. Fesih dönemlerinin
hesabında, kira sözleşmesinin
başlangıç tarihi esas alınır.
Sözleşmede veya kanunda belirtilen fesih dönemine veya bildirim süresine
uyulmamışsa,
bildirim bir sonraki fesih dönemi için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve taşınır yapı kiralarında
MADDE 329- Taraflardan her biri, bir taşınmaza veya taşınır
bir yapıya ilişkin kira
sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin sonu için veya
böyle bir âdetin
bulunmaması durumunda, altı aylık kira
döneminin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine
uyarak
feshedebilir.
3. Taşınır kiralarında
MADDE 330- Taraflardan her biri,
bir taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün
önceden yapılacak fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.
Kiraya verenin meslekî faaliyeti gereği kiraya verdiği ve
kiracının da özel kullanımına
yarayan taşınır bir malın kiracısı, kira sözleşmesini,
üç aylık kira dönemi sonu için en az bir
ay önceden
yapacağı bir fesih bildirimiyle sona erdirebilir. Bu durumda kiraya verenin,
zararının giderilmesini isteme hakkı yoktur.
III. Olağanüstü fesih
1. Önemli sebepler2
MADDE 331- Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi
için çekilmez hâle
getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal
fesih bildirim süresine uyarak
her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak,
olağanüstü fesih bildiriminin parasal
sonuçlarını
karara bağlar.
2. Kiracının iflası
MADDE 332- Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra iflas ederse kiraya veren,
işleyecek kira bedelleri için güvence verilmesini isteyebilir.
Kiraya
veren, güvence verilmesi için kiracı ve iflas masasına yazılı
olarak uygun bir
süre verir. Bu süre içinde kendisine güvence verilmezse kiraya veren,
sözleşmeyi herhangi bir
fesih bildirim süresine uymaksızın hemen
feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE 333- Kiracının
ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine
uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebilirler.
G. Kiralananın geri verilmesi
I. Genel olarak
MADDE 334-
Kiracı kiralananı ne durumda teslim almışsa, kira
sözleşmesinin
bitiminde o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı
sözleşmeye uygun kullanma
dolayısıyla kiralananda meydana gelen
eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu değildir.
Kiracının, sözleşmenin sona ermesi hâlinde, sözleşmeye
aykırı kullanmadan doğacak
zararları giderme dışında,
başkaca bir tazminat ödeyeceğini önceden taahhüt etmesine ilişkin
anlaşmalar geçersizdir.
II. Kiralananın gözden geçirilmesi ve kiracıya bildirme
MADDE 335- Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın durumunu
gözden
geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona
hemen yazılı olarak
bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa,
kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak,
teslim alma
sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan eksikliklerin ve
ayıpların
varlığı hâlinde, kiracının
sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu tür eksiklikleri ve
ayıpları
belirlediğinde, kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır.
H. Kiraya verenin hapis hakkı
I. Konusu
MADDE 336-
Taşınmaz kiralarında kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve
işlemekte olan
altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere, kiralananda bulunan ve
kiralananın
döşenmesine veya kullanılmasına yarayan
taşınırlar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Kiraya verenin hapis hakkı, alt kiracının asıl kiracıya olan kira
borcunu aşmamak
üzere, alt kiracının kiralanana getirdiği
aynı nitelikteki taşınırları da kapsar.
Hapis hakkı, kiracının haczedilemeyen malları üzerinde
kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere ait olan
eşya
MADDE 337- Üçüncü kişilerin, kiraya verenin
kiracıya ait olmadığını bildiği veya
bilmesi gerektiği eşya ile çalınmış, kaybolmuş veya
başka bir biçimde malikinin elinden
iradesi dışında
çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya verenin hapis
hakkından önce gelir.
Kiraya veren, kiracı tarafından kiralanana getirilmiş olan
taşınırların kiracının
mülkiyetinde
olmadığını kira sözleşmesi devam ederken öğrendiği
hâlde, sözleşmeyi en yakın
fesih döneminin sonu için
feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını kaybeder.
III. Hakkın kullanılması
MADDE 338- Kiracı,
taşınmak veya kiralananda bulunan taşınırları başka bir yere
taşımak istediği takdirde, kiraya veren, alacağını güvence
altına almasını sağlayacak
miktardaki taşınırı,
sulh hâkiminin veya icra müdürünün kararıyla alıkoyabilir.
Alıkoyma kararının konusu olan eşya, gizlice veya zorla
götürülürse, götürülmelerinden
başlayarak on
gün içinde kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri
getirilir.
İKİNCİ AYIRIM
Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları
A. Uygulama
alanı
MADDE 339- Konut ve çatılı işyeri kiralarına
ilişkin hükümler, bunlarla birlikte kullanımı
kiracıya bırakılan eşya hakkında da uygulanır. Ancak bu
hükümler, niteliği gereği geçici kullanıma
özgülenmiş taşınmazların altı ay ve daha kısa
süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar içinde olursa olsun
yaptıkları
bütün kira sözleşmelerine de bu
hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı sözleşme2
MADDE 340- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da
sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın,
kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan
bir borç
altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı
sözleşme geçersizdir.
C. Kullanma giderleri
MADDE 341- Kiracı, konut ve
çatılı işyeri kiralarında, sözleşmede aksi
öngörülmemişse
veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve su gibi kullanma
giderlerine katlanmakla
yükümlüdür.
Giderlere katlanan taraf, bu giderleri ispat edici belgelerin birer örneğini, istem
üzerine
diğer tarafa vermek zorundadır.
D. Kiracının güvence vermesi2
MADDE 342- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya
güvence verme
borcu getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini aşamaz.
Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi
kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya
verenin onayı olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir
tasarruf hesabına yatırır,
kıymetli evrakı ise bir bankaya depo
eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya
icra
takibinin kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri
verebilir.
Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde
kiracıya karşı kira
sözleşmesiyle ilgili bir dava
açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini
bankaya yazılı
olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi
üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak2
MADDE 343- Kira
sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı
aleyhine değişiklik yapılamaz.
II. Belirlenmesi234
MADDE 344 - Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira
bedeline
ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat
endeksindeki oniki aylık ortalamalara
göre değişim oranını
geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli
kira sözleşmelerinde de uygulanır.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki
kira yılının
3 17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle, bu
maddenin birinci ve ikinci fıkrasında
yer alan “üretici fiyat
endeksindeki artış” ibareleri “tüketici fiyat endeksindeki oniki
aylık
ortalamalara göre değişim” şeklinde
değiştirilmiştir.
4 17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 56
ncı maddesiyle , bu maddenin üçüncü fıkrasında yer
alan “üretici fiyat endeksindeki artış” ibaresi
“tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara
göre
değişim” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin
dördüncü fıkrasına
“kararlaştırılmışsa,”
ibaresinden sonra gelmek
üzere “20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının
Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak
şartıyla,” ibaresi eklenmiştir.
tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim
oranını geçmemek koşuluyla
hâkim tarafından,
kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına
bakılmaksızın, beş yıldan uzun
süreli veya beş
yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş
yılın
sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim
tarafından tüketici fiyat endeksindeki
oniki aylık ortalamalara göre
değişim oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz
önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş
yıldan sonraki kira yılında bu
biçimde belirlenen kira bedeli,
önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.
Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak
kararlaştırılmışsa 20/2/1930 tarihli ve
1567 sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümleri
saklı kalmak
şartıyla, beş yıl geçmedikçe kira
bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı
ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi
hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin
belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de
göz önünde tutularak üçüncü
fıkra hükmü
uygulanır.
III. Dava açma süresi ve kararın etkisi
MADDE 345- Kira
bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman açılabilir.
Ancak, bu dava,
yeni dönemin başlangıcından en geç otuz gün önceki bir
tarihte
açıldığı ya da kiraya veren tarafından bu süre içinde
kira bedelinin artırılacağına ilişkin olarak
kiracıya
yazılı bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni kira
dönemi sonuna
kadar açıldığı takdirde, mahkemece
belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira döneminin
başlangıcından
itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede yeni kira döneminde kira bedelinin artırılacağına
ilişkin bir hüküm varsa,
yeni kira döneminin sonuna kadar
açılacak davada mahkemece belirlenecek kira bedeli de, bu
yeni dönemin
başlangıcından itibaren geçerli olur.
IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı2
MADDE 346-
Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme
yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin
zamanında ödenmemesi hâlinde ceza
koşulu ödeneceğine
veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
F. Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin sona
ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE 347- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli
sözleşmelerin
süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde
bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla
bir yıl
için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme
süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi
sona erdiremez. Ancak, on
yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her
uzama
yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak
koşuluyla, herhangi bir sebep
göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise
kiranın
başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel
hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi
sona erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği
durumlarda, kiraya veren veya
kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.
2. Bildirimin geçerliliği
a. Şekil
MADDE 348- Konut ve
çatılı işyeri kiralarında fesih bildiriminin geçerliliği,
yazılı
şekilde yapılmasına bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE 349- Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan
taşınmazlarda kiracı,
eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini
feshedemez.
Bu rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş
haklı sebep olmaksızın rızasını
vermekten kaçınırsa kiracı, hâkimden bu konuda bir karar vermesini
isteyebilir.
Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde bulunarak kira
sözleşmesinin tarafı
sıfatını kazanması hâlinde kiraya veren, fesih bildirimi ile fesih
ihtarına bağlı bir ödeme
süresini kiracıya ve eşine
ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim,
yeniden inşa ve imar
MADDE 350- Kiraya veren, kira
sözleşmesini;
1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya
kanun gereği bakmakla yükümlü
olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle
kullanma zorunluluğu varsa,
2. Kiralananın yeniden inşası veya
imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da
değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın
kullanımı imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde
sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya
ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi
için öngörülen sürelere
uyularak belirlenecek tarihten
başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.
b. Yeni malikin gereksinimi
MADDE 351- Kiralananı sonradan edinen kişi,
onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya
kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için
konut veya işyeri gereksinimi
sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, edinme
tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu
kiracıya yazılı olarak
bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı
bir davayla
sona erdirebilir.
Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi
sona erdirme
hakkını, sözleşme süresinin bitiminden
başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da
kullanabilir.
2. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle
MADDE 352- Kiracı,
kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı,
kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak
üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya
veren, kira
sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya
dava
açmak suretiyle sona erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira
süresi içinde; bir yıl ve daha
uzun süreli kira
sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını
aşan süre içinde kira
bedelini ödemediği için kendisine
yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa
kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda
ihtarların yapıldığı kira yılının
bitiminden
başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe
veya belde belediye sınırları içinde
oturmaya elverişli bir
konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin
kurulması
sırasında bunu bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay
içinde
sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin uzaması
MADDE 353- Kiraya veren, en geç
davanın açılması için öngörülen sürede dava
açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava
açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava sebeplerinin sınırlılığı2
MADDE 354-
Dava yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin
hükümler,
kiracı aleyhine değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama
yasağı
MADDE 355- Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın
boşaltılmasını sağladığında,
haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl
geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.
Yeniden
inşa ve imar amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar,
eski hâli ile, haklı
sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe başkasına
kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa ve
imarı
gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu ve yeni kira bedeli ile
kiralama konusunda
öncelik hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı
yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde
kullanılması gerekir; bu
öncelik hakkı sona erdirilmedikçe, taşınmaz üç yıl
geçmeden
başkasına kiralanamaz.
Kiraya veren, bu hükümlere aykırı davrandığı takdirde, eski
kiracısına son kira yılında
ödenmiş olan bir
yıllık kira bedelinden az olmamak üzere tazminat ödemekle
yükümlüdür.
6. Kiracının ölümünde sözleşmenin
sürdürülmesi
MADDE 356- Ölen kiracının ortakları
veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı
yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı
konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun
hükümlerine uydukları
sürece, taraf olarak kira sözleşmesini sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ürün Kirası
A. Tanımı
MADDE 357- Ürün
kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın
kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel
karşılığında bırakmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek
ürünün belli bir oranı olarak
kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu
oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete
göre
belirlenir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 358- Bu
ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm
bulunmadıkça, kira
sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır.
C.
Tutanak düzenleme
MADDE 359- Kira sözleşmesi, araç ve
gereçleri, hayvanları, devredilen eşyayı veya
stoklanmış malları da içeriyorsa taraflar, bunların değerlerini
birlikte takdir ederek iki nüsha
düzenleyecekleri tutanağa geçirip
imzalayarak, birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin borçları
I. Teslim borcu
MADDE 360-
Kiraya veren, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar
da içinde
olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına uygun biçimde
kullanılmaya ve işletilmeye
elverişli bir durumda kiracıya teslim
etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla
yükümlüdür.
II. Esaslı onarımlar
MADDE 361- Kiraya veren, kira süresi
içinde yapılması zorunlu olan esaslı
onarımları, kiracı tarafından bildirilir bildirilmez, gideri kendisine ait
olmak üzere yapmakla
yükümlüdür.
E. Kiracının borçları
I. Kira bedelini ve yan giderleri
ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 362- Kiracı, sözleşmede
aksine bir hüküm veya yerel âdet olmadıkça, kira
bedelini ve yan giderleri her kira yılının ve en geç kira süresinin
sonunda ödemekle yükümlüdür.
Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra vadesi gelmiş kira bedelini veya yan giderleri
ödemezse kiraya veren, kiracıya yazılı olarak en az altmış
günlük bir önel verip, bu önel
içinde ödememesi durumunda
sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
2. Olağanüstü durumlarda kira bedelinden indirim
MADDE 363-
Tarımsal bir taşınmazın her zamanki verimi, olağanüstü
felaket veya
doğal olaylar yüzünden önemli ölçüde azalırsa
kiracı, kira bedelinden orantılı bir miktarın
indirilmesini
isteyebilir.
Bu haktan başlangıçta feragat, ancak kira bedelinin belirlenmesi
sırasında bu gibi
durumların meydana gelmesi olasılığı
göz önünde tutulmuş veya doğan zarar bir sigorta ile
karşılanmış ise, geçerli olur.
II. Kiralananı kullanma ve işletme borcu
MADDE 364- Kiracı,
kiralananı özgülendiği amaca uygun ve iyi bir biçimde
işletmekle, özellikle ürün vermeye elverişli bir durumda bulundurmakla
yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin izni olmaksızın,
kiralananın işletme usulünü, kira süresinin
bitiminden sonra etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE 365- Kiracı, kiralananın
bakımını gereği gibi sağlamakla yükümlüdür.
Kiracı, yerel âdete uygun olarak küçük onarımları
yapmak, bozulan veya kullanılmayla
yok olan düşük değerli araç ve gereçlerin yerine yenilerini
koymak zorundadır.
F. Alt kira ve kullanım hakkını devir
yasağı
MADDE 366- Kiracı, kiraya verenin rızası
olmaksızın kiralananı başkasına kiraya
veremeyeceği gibi, kullanım ve işletme hakkını da başkasına
devredemez. Ancak kiracı,
kiralananda bulunan bazı yerleri, kiraya veren
için zarar doğuracak bir değişikliği gerektirmemek
koşuluyla
kiraya verebilir.
Kiracının, başkasıyla yaptığı bu kira
sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar, kıyas
yoluyla
uygulanır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Sürenin
geçmesi
MADDE 367- Belirli süreli kira sözleşmesi, sürenin
bitiminde kendiliğinden sona erer.
Ancak, tarafların örtülü
olarak sözleşmeyi sürdürmeleri hâlinde, aksi
kararlaştırılmadıkça,
kira sözleşmesi birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen kira sözleşmesi yasal bildirim süresine uyularak, her kira
yılının sonu için
feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE 368- Belirsiz süreli
sözleşmede, fesih bildirim süresi sözleşme veya yerel
âdetle belirlenmemişse, en az altı aylık bir bildirim süresine uyulmak
koşuluyla, taraflardan
her biri sözleşmeyi feshedebilir.
Aksine bir anlaşma yoksa, tarımsal taşınmazlara ilişkin ürün
kiralarında yerel âdetçe
uygulanan bahar veya güz mevsimleri
için; diğer ürün kiralarında ise herhangi bir zaman için
fesih bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a. Önemli sebepler
MADDE
369- Taraflardan biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için
çekilmez hâle
getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal
fesih bildirim süresine uyarak
her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak,
olağanüstü fesih bildiriminin parasal
sonuçlarını karara
bağlar.
b. Kiracının iflası
MADDE 370- Kiracının
iflası hâlinde sözleşme, iflasın açıldığı
anda, kendiliğinden
sona erer. Ancak, kiraya veren, işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen
eşya için yeterli
güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi
kira yılının sonuna kadar sürdürmekle yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE 371- Kiracının
ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı
aylık
yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi
feshedebilirler.
II. Sona ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE 372- Kira süresinin bitiminde kiracı, kiralananı,
tutanağa geçirilmiş olan
bütün eşyalarla birlikte ve bulundukları durumda geri vermekle
yükümlüdür.
Kiracı, iyi işletilme durumunda
kaçınılabilecek olan değer eksiklikleri için tazminat
ödemekle yükümlüdür.
Kiracı, kiralanana göstermekle yükümlü olduğu özen
çerçevesinde meydana gelen
değer artışları için
tazminat isteyemez.
2. Tutanağa geçirilmiş eşya
MADDE 373- Kiralanan teslim
edilirken tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer
biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi sona erince, bunları
özdeş tür ve değerde olmak üzere geri
vermekle veya değer
eksikliklerini gidermekle yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin kusurunu ya da mücbir sebebin varlığını
ispat ederek geri
vermekten veya tazminat ödemekten kurtulabilir.
Kiracı, kendisinin yaptığı masraflardan veya emeğinden doğan
değer artışı için
tazminat isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme giderleri
MADDE 374- Tarımsal bir
taşınmazın kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda
henüz devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri süremez.
Ancak kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış
olduğu tarım giderlerinin hâkim tarafından
belirlenecek miktarını, kiraya verenden tazminat olarak isteyebilir ve bu tazminat
işlemiş
kiralardan indirilir.
4. Saman, gübre ve benzerleri
MADDE 375- Kiralananı geri veren
kiracı, düzenli bir işletmenin gerektirdiği oranda,
son yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru ot ve
gübrelerini kiralananda bırakmakla
yükümlüdür.
Kiracı, almış olduğundan daha fazlasını bırakıyorsa,
bıraktığı fazlalık için tazminat
isteme hakkına
sahiptir; aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri tamamlamak veya
değer
eksikliğini gidermekle yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE 376- Tarımsal bir
taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan geviş getirici
hayvanların kirasında, aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, kiralanan
hayvanların kira süresi
içindeki bütün ürünleri
kiracının olur.
Kiracı, kiralanan hayvanları beslemek, onlara iyi bakmak ve kiraya verene para veya
hayvanlardan elde ettiği ürünün belli bir payını
ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 377- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa
kiracı, kiralanan hayvanların
uğradığı bir zarardan, bu zararın, korumada dikkat ve özen
gösterildiği hâlde meydana gelmiş
olduğunu ispat etmedikçe
sorumludur.
Kiracı, kendi kusuruyla sebebiyet vermediği olağanüstü koruma
giderleri için kiraya
verenden tazminat isteyebilir.
Kiracı, önemli kazaları ya da hastalıkları gecikmeksizin kiraya verene
bildirmekle
yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE 378- Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa,
belirsiz bir süre için yapılan
sözleşmeyi, taraflardan her biri, dilediği zaman feshedebilir.
Ancak,
fesih dürüstlük kurallarına aykırı ve uygun olmayan bir zamanda
yapılamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ödünç
Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Kullanım Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 379- Kullanım ödüncü
sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin
karşılıksız olarak
kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve
ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri
vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın kullanım
hakkı
MADDE 380- Ödünç alan, ödünç konusunu ancak
sözleşmede kararlaştırılan şekilde,
sözleşmede hüküm yoksa niteliğine veya özgülendiği
amaca göre kullanabilir.
Ödünç alan, ödünç konusunu
başkasına kullandıramaz.
Ödünç alan, bu hükümlere
aykırı davrandığı durumlarda, beklenmedik hâllerden doğan
zararlardan da sorumludur. Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı bile
zararın doğacağını ispat
ederse sorumluluktan kurtulur.
II. Bakım ve koruma giderleri
MADDE 381- Ödünç alan,
ödünç konusunun olağan bakım ve koruma giderlerini
karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç alan,
ödünç verenin yararına yapmak zorunda kaldığı
olağanüstü giderlerin
ödenmesini isteyebilir.
III. Müteselsil sorumluluk
MADDE
382- Bir şeyi birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen sorumlu
olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı belirlenmiş kullanmada
MADDE 383- Kullanma
için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç
alanın, ödünç
konusunu sözleşme uyarınca kullanmış olmasıyla veya
kullanabilecek kadar bir zaman
geçmesiyle sözleşme sona erer.
Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı
olarak kullanır, onu bozar veya
kullanmak için başka bir kimseye verirse ya
da önceden bilinmeyen bir durum yüzünden
ödünç verenin ivedi
gereksinimi ortaya çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri
isteyebilir.
II. Amacı belirlenmemiş kullanmada
MADDE 384-
Ödünç konusu, kullanım süresi ve hangi amaçla
kullanılacağı
belirlenmeden verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman geri
isteyebilir.
III. Ödünç alanın ölümü
MADDE 385- Kullanım ödüncü sözleşmesi,
ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden
sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Tüketim Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 386- Tüketim ödüncü
sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da
tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç
alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi
geri vermeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE 387-
Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmış
olmadıkça faiz istenemez.
Ticari tüketim ödüncü
sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz
istenebilir.
2. Faize ilişkin özel kurallar
MADDE 388-
Tüketim ödüncü sözleşmesinde faiz oranı
belirlenmemişse, kural
olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde
geçerli olan faiz oranı uygulanır.
Sözleşmede aksine bir
hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir.
Faizin
anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz yürütülmesi
kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE 389- Ödünç alanın,
ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu
şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu
konuda temerrüde düşmesinden
başlayarak altı ayın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Ödünç alanın ödeme
güçsüzlüğü
MADDE 390- Ödünç alan,
ödünç sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme
güçsüzlüğüne düşerse ödünç veren,
ödünç konusunun tesliminden kaçınabilir.
Ödünç
veren, ödünç alanın sözleşmenin kurulmasından önce
ödeme güçsüzlüğüne
düşmüş olduğunu daha sonra öğrenmişse, aynı hakka
sahiptir.
C. Para yerine verilen şeyler
MADDE 391-
Ödünç alana, sözleşmede kararlaştırılan para yerine,
kıymetli evrak
veya ticari mallar verilirse, borcun tutarı, bunların teslim zamanı ve yerindeki
borsa ya da
piyasa değeri üzerinden hesaplanır; aksine yapılan
sözleşme geçersizdir.
D. Geri verme zamanı
MADDE 392- Ödüncün geri verilmesi
konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi
veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı
kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk
istemden
başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle
yükümlü değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Hizmet Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 393-
Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak
belirli veya belirli
olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan
işe göre ücret ödemeyi
üstlendiği sözleşmedir.
İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli
biçimde yerine getirmeyi
üstlendiği sözleşmeler de hizmet
sözleşmesidir.
Genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas yoluyla
çıraklık sözleşmesine de
uygulanır; özel kanun
hükümleri saklıdır.
B. Kurulması
MADDE 394- Hizmet sözleşmesi, kanunda aksine
bir hüküm olmadıkça özel bir şekle
bağlı değildir.
Bir kimse, durumun gereklerine göre ancak ücret karşılığında
yapılabilecek bir işi belli
bir zaman için görür ve bu iş de
işveren tarafından kabul edilirse, aralarında hizmet sözleşmesi
kurulmuş sayılır.
Geçersizliği sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi, hizmet
ilişkisi ortadan kaldırılıncaya
kadar, geçerli bir hizmet
sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını
doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma
borcu
MADDE 395- Sözleşmeden veya durumun gereğinden aksi
anlaşılmadıkça, işçi
yüklendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat borcu
MADDE 396- İşçi,
yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin
korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi, işverene
ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve
taşıtları
usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi
için kendisine teslim
edilmiş olan malzemeye özen göstermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna
aykırı olarak bir ücret
karşılığında
üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni
ile rekabete
girişemez.
İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği,
özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet
ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya
başkalarına açıklayamaz.
İşverenin haklı menfaatinin
korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet
ilişkisinin sona
ermesinden sonra da sır saklamakla
yükümlüdür.
III. Teslim ve hesap verme borcu
MADDE 397- İşçi,
üstlendiği işin görülmesi sırasında
üçüncü kişiden işveren için
aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl ona teslim etmek
ve bunlar hakkında hesap vermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri de
derhâl işverene teslim etmekle
yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma borcu
MADDE 398- Fazla
çalışma, ilgili kanunlarda belirlenen normal çalışma
süresinin
üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan
çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla
çalışmayı
gerektiren bir işin yerine getirilmesi zorunluluğu
doğar, işçi bunu yapabilecek durumda
bulunur ve aynı zamanda
kaçınması da dürüstlük kurallarına aykırı olursa
işçi, karşılığı
verilmek koşuluyla, fazla
çalışmayı yerine getirmekle yükümlüdür.
Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
V. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu
MADDE 399- İşveren,
işin görülmesi ve işçilerin işyerindeki
davranışlarıyla ilgili
genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir.
İşçiler, bunlara dürüstlük
kurallarının
gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
VI. İşçinin sorumluluğu
MADDE 400- İşçi,
işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.
Bu
sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması,
uzmanlığı ve eğitimi
gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya
bilinmesi gereken
yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.
D. İşverenin borçları
I. Ücret ödeme borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE 401- İşveren,
işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen;
sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az
olmamak üzere emsal ücreti
ödemekle yükümlüdür.
b. Fazla çalışma ücreti
MADDE 402- İşveren,
fazla çalışma için işçiye normal çalışma
ücretini en az yüzde
elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür.
İşveren,
işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir
zamanda fazla
çalışmayla orantılı olarak izin verebilir.
c.
İşin sonucundan pay alma
MADDE 403- Sözleşmeyle işçiye
ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kârdan
belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda
bu pay, yasal hükümler veya
genellikle kabul edilmiş ticari esaslar
göz önünde tutularak belirlenir.
İşçiye belli bir pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde,
payın hesaplanmasında
uyuşulamazsa işveren, işçiye veya onun
yerine, birlikte kararlaştırdıkları ya da hâkimin
atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin dayanağını
oluşturan işletmeyle ilgili defter ve
belgeleri incelemesine sunmak; kârdan
bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, işveren işçiye,
istemi üzerine ayrıca yıl sonu kâr zarar cetvelini vermek
zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE 404- İşçiye belli
işlerde aracılık yapması karşılığında
işverence bir ücret
ödeneceği kararlaştırılmışsa, aracılık
yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli olarak
kurulmasıyla
işçinin istem hakkı doğar.
Borçların kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler
ile sigorta sözleşmelerinde, her kısma
ilişkin ücret isteminin bu
kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla veya yerine getirilmesiyle
doğacağı yazılı olarak kararlaştırılabilir.
İşçinin aracılığı suretiyle işveren ile
üçüncü kişi arasında kurulan sözleşme, işveren
tarafından kusuru olmaksızın ifa edilmezse veya üçüncü
kişi borçlarını yerine getirmezse,
ücret istemine yönelik
hak sona erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı olarak
indirim
yapılır.
Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek aracılık
ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü
getirilmemişse, işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her
dönem için, bu ücrete tabi işlemleri
de içeren yazılı
hesap vermekle yükümlüdür.
Hesabı gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa işveren,
işçiye veya onun yerine,
birlikte kararlaştırdıkları ya da
hâkimin atadığı bilirkişiye bilgi vermek ve bilginin
dayanağını
oluşturan işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun
incelemesine sunmak zorundadır.
e. İkramiye
MADDE 405- İşveren, bayram,
yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler
dolayısıyla
işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem
hakları bu konuda
anlaşmanın veya çalışma
şartının ya da işverenin tek taraflı taahhüdünün
varlığı hâlinde doğar.
Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona
ermişse, ikramiyenin
çalıştığı süreye
yansıyan bölümü ödenir.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE 406-
Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda
ödenir. Ancak,
hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa
ödeme süreleri belirlenebilir.
Daha kısa bir ödeme süresi
kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa, aracılık
ücreti
her ayın sonunda ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan
daha uzun bir süre
gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti
asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı
anlaşmayla
ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir.
Asıl ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi öngörülen
hâllerde, ürün payı belirlenir
belirlenmez, cirodan veya kârdan
pay verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise payın, hesap
dönemini izleyen en geç üç ay içinde belirlenerek ödenmesi
şarttır.
İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması
hâlinde ve hakkaniyet gereği
ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle
orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.
b. Ücretin korunması
MADDE 407-
Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit
istihkaktan o ay içinde ödenenlerin özel olarak açılan banka
hesabına yatırılmak suretiyle
ödenmesi hususunda; tabi olduğu
vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü,
çalıştırdığı işçi
sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri unsurları dikkate alarak
iş sahiplerini zorunlu
tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkakın, brüt ya da
kanuni kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup
olmayacağını belirlemeye Cumhurbaşkanlığı yetkilidir.
Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim,
ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak
açılan banka hesapları vasıtasıyla
ödeme zorunluluğuna
tabî tutulan iş sahipleri, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan
banka hesapları dışında ödeyemezler. Her
ödeme
döneminde, işçiye hesap pusulası verilir. İşçilerin
ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkaklarının
özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle
ödenmesine ilişkin diğer ûsul ve esaslar, anılan
bakanlıklarca müştereken çıkarılacak
yönetmelikle
düzenlenir.5
İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu
işçinin rızası olmadıkça takas edemez.
Ancak,
işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan
doğan alacaklar,
ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
Ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
3. İşgörme ediminin ifasının
engellenmesi hâlinde ücret
a. İşverenin temerrüdü
hâlinde
MADDE 408- İşveren, işgörme ediminin yerine
getirilmesini kusuruyla engellerse
veya edimi kabulde temerrüde düşerse, işçiye ücretini
ödemekle yükümlü olup, işçiden bu
edimini daha sonra yerine
getirmesini isteyemez. Ancak, işçinin bu engelleme sebebiyle
yapmaktan
kurtulduğu giderler ile başka bir iş yaparak kazandığı veya
kazanmaktan bilerek
kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin çalışmayı durdurması hâlinde
MADDE 409- Uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi,
hastalık, askerlik veya kanundan
doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş
gördüğü süreye oranla kısa bir süre
için
işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla
karşılanmadığı takdirde, o süre için
işçiye
hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının haczi, devri ve rehnedilmesi
MADDE
410- İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası
haczedilemez, başkasına
devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü
olduğu aile bireyleri için
hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu
orana dâhil değildir. Nafaka alacaklılarının hakları
saklıdır.
Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir.
5 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 190
ıncı maddesiyle bu fıkrada yer
alan “Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığından sorumlu
Devlet Bakanlığı
müştereken” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı”
şeklinde değiştirilmiştir.
5. Parça başına veya götürü iş
a. İş
verme
MADDE 411- İşçi, sözleşme gereğince yalnız
bir işveren için sadece parça başına
veya götürü iş yapmayı üstlenmişse işveren, ona yeterli
iş vermekle yükümlüdür.
İşveren, kendi kusuru
olmaksızın sözleşmede öngörülen parça başına
veya götürü iş
sağlayamayacak durumda bulunduğu veya işletme koşulları geçici
olarak gerektirdiği takdirde
işçiye, ücreti zaman esasına
göre öder. Bu durumda, zamana göre ödenecek ücret, anlaşmada
veya hizmet ya da toplu iş sözleşmesinde belirlenmemişse işveren,
işçiye parça başına veya
götürü olarak daha
önce aldığı ortalama ücrete eşdeğer bir ücret
ödemekle yükümlüdür.
Parça başına veya götürü ya da zamana göre iş
sağlayamayan işveren, en azından
işgörme edimini kabulde
temerrüt hükümleri uyarınca zamana göre işgörmede
ödeyeceği
ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE 412- İşçi, sözleşme
gereğince parça başına veya götürü olarak
çalışmayı
üstlendiği takdirde işveren, her işin başlamasından önce ona
ödenecek birim ücretini
bildirmekle yükümlüdür.
Bu bildirimi yapmayan işveren, aynı veya benzer bir iş için
belirlenmiş olan birim
ücretini ödemekle yükümlüdür.
II. İş araç ve malzemeleri
MADDE 413- Aksine anlaşma
veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye bu iş için gerekli
araçları ve malzemeyi sağlamakla yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak kendi araç veya malzemesini
işin görülmesine özgülerse, aksi
anlaşmada kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet
bulunmadıkça işveren, bunun için işçiye
uygun bir
karşılık ödemekle yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE 414- İşveren, işin
görülmesinin gerektirdiği her türlü harcama ile işçiyi
işyeri dışında çalıştırdığı takdirde,
geçimi için zorunlu olan harcamaları da ödemekle
yükümlüdür.
Yazılı olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş
sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından
karşılanması
kararlaştırılan harcamaların, işçiye götürü
biçimde günlük, haftalık veya aylık
olarak ödenmesi
öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları
karşılayacak miktardan
az olamaz.
Zorunlu harcamaların kısmen veya tamamen işçi tarafından bizzat
karşılanmasına
ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE 415- İşçi, işin
görülmesi için işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin
sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa,
taşıtın işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan
giderler, hizmet için kullanıldığı ölçüde
işverence karşılanır.
İşçi işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi
motorlu aracını kullanıyorsa, işveren
ayrıca bu araçla
ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk sigortası primini ve aracın
yıpranması
karşılığında uygun bir tazminatı hizmet
için kullanıldığı ölçüde işçiye ödemekle
yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde kendisine
ait diğer taşıma araçlarını ve
hayvanlarını
kullanıyorsa işveren, bunların kullanma ve bakımı için gerekli
olan olağan
giderleri hizmet için kullanıldığı
ölçüde karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin ödenmesi
MADDE 416- İşçinin
yapmış olduğu giderlerden doğan alacağı, daha kısa bir
süre
kararlaştırılmamışsa veya yerel âdet yoksa, her
defasında ücretle birlikte ödenir.
İşçi,
sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek için
düzenli olarak masraf
yapıyorsa, kendisine en az ayda bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun bir
avans verilir.
IV. İşçinin kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 417- İşveren, hizmet ilişkisinde
işçinin kişiliğini korumak ve saygı
göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni
sağlamakla, özellikle işçilerin
psikolojik ve cinsel tacize
uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla
zarar
görmemeleri için gerekli önlemleri almakla
yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması için gerekli her türlü önlemi
almak, araç ve
gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş
sağlığı ve güvenliği konusunda
alınan her
türlü önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve
sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle
işçinin
ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya
kişilik haklarının ihlaline bağlı
zararların tazmini,
sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine
tabidir.
2. Ev düzeni içinde çalışmada
MADDE 418-
İşçi işverenle birlikte ev düzeni içinde yaşıyorsa
işveren, yeterli gıda ve
uygun bir barınak sağlamakla yükümlüdür.
İşçi, kusuru olmaksızın hastalık veya kaza gibi sebeplerle
işgörme edimini yerine
getiremezse işveren, sosyal sigortalar yardımlarından yararlanamayan, bir
yıla kadar çalışmış
işçinin
bakımını ve tedavisini, iki hafta süreyle sağlamak zorundadır.
İşçinin bir yılı aşan her
hizmet yılı için
söz konusu süre, dört haftayı aşmamak üzere ikişer gün
artırılır.
İşveren, işçinin gebeliğinde ve doğum yapması durumunda da
aynı edimleri yerine
getirmekle yükümlüdür.
3. Kişisel verilerin kullanılmasında
MADDE 419- İşveren,
işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe
yatkınlığıyla ilgili
veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu
ölçüde kullanabilir.
Özel kanun hükümleri
saklıdır.
V. Ceza koşulu ve ibra
MADDE 420- Hizmet
sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu
geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına ilişkin
ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi
itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık
sürenin geçmiş bulunması,
ibra konusu alacağın
türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin
hak tutarına nazaran
noksansız ve banka aracılığıyla
yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra
sözleşmeleri
veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri
veya ibra beyanını
muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri
miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu
hâlde dahi,
ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması
zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun
kalanlar ile işçinin diğer
yakınlarının isteyebilecekleri
dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat
alacaklarına
da uygulanır.
VI. Tatil ve izinler
1. Hafta tatili ve iş arama izni
MADDE 421-
İşveren, işçiye her hafta, kural olarak pazar günü veya durum
ve
koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü tatil
vermekle yükümlüdür.
İşveren, belirsiz süreli hizmet
sözleşmesinin feshi hâlinde, bildirim süresi içinde işçiye
ücretinde bir kesinti olmaksızın, günde iki saat iş arama izni
vermekle yükümlüdür.
İzin saatlerinin ve günlerinin
belirlenmesinde, işyerinin ve işçinin haklı menfaatleri
göz önünde tutulur.
2. Yıllık izin
a.
Süresi
MADDE 422- İşveren, en az bir yıl
çalışmış olan işçilere yılda en az iki hafta ve
onsekiz yaşından küçük işçiler ile elli yaşından
büyük işçilere de en az üç hafta ücretli yıllık
izin vermekle yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE 423- İşçi, bir hizmet yılı
içinde kendi kusuruyla toplam bir aydan daha uzun
bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde işveren,
çalışılmayan her tam ay için, yıllık
ücretli izin
süresinden bir gün indirim yapabilir.
İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın
hastalık, kaza, yasal bir
yükümlülüğün veya kamu
görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı sebeplerle en
çok
üç ay süreyle işgörme edimini yerine getiremediği
takdirde, işveren yıllık ücretli izin
süresinden indirim yapamaz.
İşveren, gebelik ve doğum yapma sebebiyle işgörme edimini en çok
üç ay süreyle
yerine getiremeyen kadın işçinin
yıllık ücretli izin süresinden indirim yapamaz.
Hizmet veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin aleyhine hüküm
doğuracak şekilde,
ikinci ve üçüncü fıkra
hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE 424- Yıllık ücretli izinler,
kural olarak aralıksız biçimde verilir; ancak
tarafların anlaşmasıyla ikiye bölünerek de kullanılabilir.
İşveren, yıllık ücretli izin tarihlerini, işyerinin veya ev
düzeninin menfaatleriyle
bağdaştığı ölçüde, işçinin isteklerini
göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE 425-
İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye,
yıllık ücretli izin
süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin izne başlamasından
önce peşin olarak ödemek veya
avans olarak vermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, işverenden
alacağı para ve başka menfaatler
karşılığında
yıllık ücretli izin hakkından feragat edemez.
Hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, işçinin
hak kazanıp da
kullanamadığı yıllık izin sürelerine ait
ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti
üzerinden
kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin
zamanaşımı, hizmet
sözleşmesinin sona erdiği tarihte
işlemeye başlar.
VII. Hizmet belgesi
MADDE 426- İşveren, işçinin
isteği üzerine her zaman, işin türünü ve süresini
içeren
bir hizmet belgesi vermekle yükümlüdür.
İşçinin
açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet belgesinde onun
işgörmedeki
becerisi ile tutum ve davranışları da belirtilir.
Hizmet belgesinin
zamanında verilmemesinden veya belgede doğru olmayan bilgiler
bulunmasından zarar gören işçi veya işçiyi işe alan yeni
işveren, eski işverenden tazminat
isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî mülkiyet hakkı
MADDE 427- Hizmet
buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları,
bunların
kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları
konusunda özel kanun hükümleri
uygulanır.
F. Hizmet ilişkisinin devri
I. İşyerinin tamamının veya bir
bölümünün devri
MADDE 428 İşyerinin tamamı veya
bir bölümü hukuki bir işlemle başkasına
devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut
olan hizmet
sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte
devralana geçer.
İşçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından,
onun devreden işveren yanında işe
başladığı tarih esas
alınır.
Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden önce
doğmuş olan ve devir
tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden
ve devralan işveren müteselsilen
sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin
bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir
tarihinden
itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
II. Sözleşmenin devri
MADDE 429- Hizmet sözleşmesi,
ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli
olarak başka bir işverene devredilebilir.
Devir işlemiyle, devralan,
bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin
işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine
bağlı hakları bakımından, devreden
işveren yanında
işe başladığı tarih esas alınır.
G. Sözleşmenin sona ermesi
I. Belirli süreli
sözleşmede
MADDE 430- Belirli süreli hizmet sözleşmesi,
aksi kararlaştırılmadıkça, fesih
bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer.
Belirli süreli sözleşme, süresinin
bitiminden sonra örtülü olarak sürdürülüyorsa,
belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. Ancak, esaslı bir
sebebin varlığı hâlinde, üst üste belirli
süreli hizmet
sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl
geçtikten sonra,
altı aylık fesih bildirim süresine uyarak
feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında
hüküm
ifade eder.
Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona ereceği
kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih
bildiriminde
bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür.
II. Belirsiz süreli sözleşmede
1. Genel olarak fesih hakkı
MADDE 431- Taraflardan her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi fesih
sürelerine
uyarak feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim süresi
a.
Genel olarak
MADDE 432- Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin
feshinden önce, durumun diğer
tarafa bildirilmesi gerekir.
Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa ulaşmasından
başlayarak, hizmet süresi bir
yıla kadar sürmüş olan
işçi için iki hafta sonra; bir yıldan beş yıla kadar
sürmüş işçi için dört
hafta ve beş yıldan
fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra sona erer.
Bu süreler kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle artırılabilir.
İşveren, fesih bildirim süresine ait ücreti peşin vermek
suretiyle hizmet sözleşmesini
feshedebilir.
Fesih bildirim sürelerinin, her iki taraf için de aynı
olması zorunludur; sözleşmede
farklı süreler öngörülmüşse, her iki tarafa da en uzun olan
fesih bildirim süresi uygulanır.
Hizmet sözleşmesinin askıya
alındığı hâllerde fesih bildirim süreleri işlemez.
b. Deneme süresi içinde
MADDE 433- Taraflar, hizmet
sözleşmesine iki ayı aşmamak koşuluyla deneme
süresi koyabilirler. Deneme süresi konulmuşsa taraflar, bu süre içinde
fesih süresine uymak
zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini
tazminatsız feshedebilirler.
İşçinin çalıştığı günler için ücret
ve diğer hakları saklıdır.
III. Feshe karşı koruma
MADDE 434- Hizmet sözleşmesinin fesih hakkının kötüye
kullanılarak sona
erdirildiği durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim süresine ait
ücretin üç katı tutarında
tazminat ödemekle
yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE 435- Taraflardan her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi
derhâl feshedebilir.
Sözleşmeyi fesheden taraf, fesih sebebini yazılı olarak bildirmek
zorundadır.
Sözleşmeyi fesheden taraftan, dürüstlük
kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi
beklenemeyen bütün durum ve koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme güçsüzlüğüne
düşmesi
MADDE 436- İşverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi,
sözleşmeden
doğan hakları uygun bir süre içinde işveren tarafından
güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi
derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple fesihte
MADDE 437-
Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin sözleşmeye uymamasından
doğmuşsa o taraf, sebep olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan
bütün haklar göz önünde
tutularak, tamamen gidermekle
yükümlüdür.
Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz
önünde tutarak haklı sebeple
feshin maddi sonuçlarını
serbestçe değerlendirir.
b. Haklı sebebe dayanmayan fesihte
MADDE 438- İşveren,
haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini derhâl feshederse
işçi, belirsiz süreli sözleşmelerde, fesih bildirim süresine;
belirli süreli sözleşmelerde ise,
sözleşme süresine
uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği
miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
Belirli süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet
sözleşmesinin sona ermesi
yüzünden tasarruf ettiği miktar ile
başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten
kaçındığı gelir, tazminattan indirilir.
Hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak,
ayrıca miktarını serbestçe
belirleyeceği bir tazminatın
işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat
miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız olarak işe başlamaması veya
işi bırakması
MADDE 439- İşçi, haklı sebep
olmaksızın işe başlamadığı veya aniden işi
bıraktığı
takdirde işveren, aylık ücretin dörtte birine eşit bir tazminat isteme
hakkına sahiptir.
İşverenin, ayrıca ek zararlarının
giderilmesini isteme hakkı da vardır.
İşveren zarara uğramamışsa veya uğradığı zarar
işçinin aylık ücretinin dörtte birinden
az ise, hâkim
tazminatı indirebilir.
Tazminat isteme hakkı takas yoluyla sona ermemişse işveren, işçinin
işe
başlamamasından veya işi bırakmasından başlayarak
otuz gün içinde, dava veya takip yoluyla
bu hakkını kullanmak
zorundadır. Aksi takdirde, tazminat isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya işverenin ölümü
1.
İşçinin ölümü
MADDE 440- Sözleşme,
işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren,
işçinin
sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla
yükümlü olduğu kişilere, ölüm
gününden
başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre
devam etmişse, iki
aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla
yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE 441- İşverenin
ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu durumda
işyerinin
tamamının veya bir bölümünün devri ile gerçekleşen
hizmet ilişkisinin devrine ilişkin
hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin
kişiliği dikkate alınmak suretiyle
kurulmuşsa, onun
ölümüyle kendiliğinden sona erer. Ancak, işçi
sözleşmenin süresinden önce
sona ermesi yüzünden
uğradığı zarar için, mirasçılardan hakkaniyete uygun bir
tazminat
isteminde bulunabilir.
VI. Sözleşmenin sona ermesinin sonuçları
1. Borçların
muaccel olması
MADDE 442- Sözleşmenin sona ermesiyle,
sözleşmeden doğan bütün borçlar
muaccel olur.
Muacceliyet anı, işçinin aracılığı
suretiyle kurulan hukuki ilişkilerde üçüncü kişinin
üstlendiği borç, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra tamamen
veya kısmen ifa
edilecekse altı aya; dönemsel edimler içeren
ilişkilerde bir yıla; sigorta sözleşmelerinde veya
ifası
altı aydan uzun bir süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla
kadar, yazılı bir anlaşmayla
ertelenebilir.
Üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde ürün payı
belirlenir belirlenmez, cirodan
veya kârdan pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap dönemini izleyen en geç
üç
ay sonunda muaccel olur.
2. Geri verme yükümlülüğü
MADDE 443-
Sözleşmenin sona ermesi durumunda, taraflardan her biri, diğerinden
veya üçüncü bir kişiden diğerinin hesabına, hizmetle
ilişkili olarak almış olduğu şeyleri geri
vermekle
yükümlüdür.
İşçi, özellikle motorlu taşıtları ve trafik izin
belgelerini, alacaklarından fazla olduğu
ölçüde ücret ve
masraf avanslarını geri vermekle yükümlüdür.
Tarafların hapis hakları saklıdır.
VII. Rekabet
yasağı
1. Koşulları
MADDE 444- Fiil ehliyetine sahip olan
işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona
ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi
hesabına
rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede
çalışmaktan veya bunların dışında,
rakip
işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten
kaçınmayı yazılı olarak
üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye
müşteri çevresi veya üretim sırları
ya da işverenin
yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı
sağlıyorsa ve aynı zamanda bu
bilgilerin kullanılması,
işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445- Rekabet
yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak
tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü
bakımından uygun olmayan
sınırlamalar içeremez ve süresi,
özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün
durum ve koşulları serbestçe
değerlendirmek ve işverenin
üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde
göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi
bakımından sınırlayabilir.
3. Aykırı davranışların sonuçları
MADDE 446-
Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak
işverenin
uğradığı bütün zararları gidermekle
yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza
koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir
hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek
rekabet yasağına ilişkin borcundan
kurtulabilir; ancak, işçi bu
miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi
dışında, sözleşmede
yazılı olarak açıkça
saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin
önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa,
yasağa aykırı davranışa son verilmesini de
isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447- Rekabet yasağı, işverenin bu
yasağın sürdürülmesinde gerçek bir
yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından
veya işverene yüklenebilen bir
nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Pazarlamacılık Sözleşmesi
A. Tanımı ve kurulması
I. Tanımı
MADDE 448-
Pazarlamacılık sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak,
bir ticari
işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında, her
türlü işlemin yapılmasına aracılık
etmeyi veya
yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı,
işletme sahibi
işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi
üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE 449- Pazarlamacılık
sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona ermesini,
pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların nasıl
ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim
yeri yabancı ülkede ise
uygulanacak hukukun ve yetkili mahkemenin hangisi olduğunu içerir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca sözleşmede yer alması
öngörülen hususlar taraflarca
belirlenmemişse, kanun
hükümleri ve alışılmış hizmet koşulları
uygulanır.
B. Pazarlamacının yükümlülük ve yetkileri
I.
Yükümlülükleri
MADDE 450- Pazarlamacı, talimata
uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep
olmadıkça, kendisine verilen talimata uygun olarak müşterileri ziyaret
etmekle yükümlüdür;
işverenin izni olmadıkça, kendisi
veya üçüncü kişiler hesabına işlem yapamaz,
aracılık
edemez.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta öngörülen fiyatlara
ve diğer işlem
koşullarına uymak zorundadır; işveren
razı olmadıkça, bunlarda değişiklik yapamaz.
Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile ilgili olarak düzenli biçimde
ayrıntılı bilgi
vermek, aldığı siparişleri
işverene derhâl ulaştırmak ve müşteri çevresini ilgilendiren
önemli
olayları bildirmekle yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE 451- Pazarlamacının, müşterilerin
ödememelerinden veya diğer
yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu olacağına ya da
alacağın tahsili için yapılacak
masrafları tamamen veya
kısmen karşılayacağına ilişkin anlaşmalar, kesin olarak
hükümsüzdür.
Pazarlamacı, kendi müşteri çevresiyle işlem yapıyorsa,
müşterilerin borçlarını ifa
etmemesi durumunda, işverenin
her bir işlemde uğrayacağı zararın dörtte birini geçmemek
üzere karşılamayı, uygun bir ek komisyon
kararlaştırılması koşuluyla yazılı olarak üstlenebilir.
Sigorta sözleşmelerinde aracılık yapan pazarlamacılar, bir primin
tamamının veya bir
kısmının ödenmemesi sebebiyle, bunun
tahsili için dava veya icra takibi yoluna başvurulması
durumunda, bu
amaçla yapılacak masrafların en çok yarısını
karşılayacaklarını, yazılı olarak
üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE 452- Aksine yazılı anlaşma
olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık
etmeye yetkilidir.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili
kılınmışsa yetkisi, bu işlerin icrası için gereken
bütün olağan hukuki işlem ve fiilleri kapsar; özel yetki
verilmedikçe müşterilerden tahsilat
yapamaz ve ödeme günlerini
değiştiremez.
C. İşverenin özel yükümlülükleri
I. Faaliyet
alanı
MADDE 453- Pazarlamacıya belirli bir pazarlama alanında veya
belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmiş ve aksine yazılı
anlaşma da yapılmamışsa
işveren, başkalarına aynı
alan veya çevrede faaliyette bulunma yetkisi veremez; ancak,
kendisi
üçüncü kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin pazarlama alanı veya müşteri çevresine ilişkin
hükmünün değiştirilmesini
gerektiren bir sebep varsa
işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede fesih bildirim süresi
öngörülmüş olsa bile, bu süreye uymadan tek taraflı
olarak değiştirebilir; ancak, bu durumda
pazarlamacının tazminat ve
hizmet sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE 454- İşveren,
pazarlamacıya sadece belirli bir miktardan veya bu miktarla
birlikte komisyondan oluşan bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Ücretin tamamının veya önemli kısmının komisyondan
oluşacağına ilişkin yazılı
anlaşma,
kararlaştırılan komisyonun, pazarlamacının faaliyetinin uygun
karşılığını
oluşturması koşuluyla
geçerlidir.
Deneme süresi için ödenecek ücret, serbestçe
kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi
iki ayı geçemez.
2. Komisyon
MADDE 455- Pazarlamacı, belirli bir pazarlama alanı
veya belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi sadece kendisine verilmişse, kendisinin veya
işverenin
bu alan veya çevrede yaptığı bütün
işlerde kararlaştırılmış ya da alışılmış
olan komisyonun
ödenmesini isteyebilir.
Belirli bir pazarlama alanı veya belirli müşteri çevresinde faaliyette
bulunma yetkisi
pazarlamacıyla birlikte başkalarına da verilmişse
pazarlamacıya, sadece kendisinin aracılık
ettiği veya bizzat
yaptığı işler için komisyon ödenir.
Komisyonun muaccel olması anında, yapılan işin değeri henüz kesin
olarak
belirlenemiyorsa komisyon, önce alışılmış olan en az
değeri üzerinden, geri kalanı ise, en geç
işin yerine
getirilmesinde ödenir.
3. Pazarlama faaliyetinin engellenmesi
MADDE 456- Pazarlamacının
pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru olmaksızın
imkânsız hâle gelir ve sözleşme veya kanun gereği bu hâlde
bile kendisine ücret ödenmesi
gerekirse ücret, sabit ücrete ve
komisyonun kaybı sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata
göre belirlenir.
Ancak komisyon, ücretin beşte birinden az ise, komisyon kaybı sebebiyle
tazminat ödenmeyeceği yazılı olarak
kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı, pazarlama işlerini kendi kusuru olmaksızın yürütme
imkânını
bulamamasına karşın ücretinin
tamamını almışsa, işverenin istemi üzerine, kendisinin
yapabileceği ve kendisinden beklenebilecek işleri onun işletmesinde
yapmakla yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE 457- Pazarlamacı, aynı zamanda birden fazla
işveren hesabına faaliyette
bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde kararlaştırılmadıkça,
her işveren, pazarlamacının
harcamalarına eşit olarak
katılmakla yükümlüdür.
Harcamaların tamamen veya kısmen sabit ücrete veya komisyona dâhil
edilmesine
ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE 458- Pazarlamacılık ilişkisinden
doğan muaccel alacaklar ile işverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel
olmayan alacakların güvence altına alınması
için
pazarlamacı, taşınırlar, kıymetli evrak ve tahsil yetkisine dayanarak
müşterilerden almış
olduğu paralar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
Pazarlamacı, araç ve taşıma belgelerini, fiyat tarifelerini,
müşterilerle ilgili kayıtlar ile
diğer belgeleri alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih süresi
MADDE 459- Komisyon,
sabit ücretin en az beşte birini oluşturuyor ve önemli
mevsimlik dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir önceki mevsimin sona ermesinden
beri
kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının
sözleşmesini, yeni mevsim sırasında iki
aylık fesih süresine
uyarak feshedebilir.
Aynı koşullar altında pazarlamacı da, kendisini bir önceki mevsim
sonuna kadar
çalıştırmış ve bundan sonra da
çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir sonraki mevsimin
başlamasına kadar olan dönemde, iki aylık fesih süresine uyarak
sözleşmeyi feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE 460- Sözleşmenin sona ermesi
hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya
yapılmasına aracılık ettiği bütün işlemler ile kabul ve
yerine getirme zamanına bakılmaksızın,
sözleşmenin sona
ermesine kadar işverene iletilen bütün siparişler için komisyon
ödenir.
Sözleşmenin sona ermesi hâlinde pazarlamacı, pazarlamacılık
faaliyetinde bulunması
için kendisine verilen örnek ve modelleri, fiyat
tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer
belgeleri
işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak, pazarlamacının
hapis hakkı saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Evde Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı ve çalışma
koşulları
I. Tanımı
MADDE 461- Evde hizmet
sözleşmesi, işverenin verdiği işi, işçinin kendi evinde
veya belirleyeceği başka bir yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir
ücret karşılığında
görmeyi üstlendiği
sözleşmedir.
II. Çalışma koşullarının bildirilmesi
MADDE 462- İşveren, işçiye her yeni iş verişinde
genel çalışma koşulları dışında
kalan ve o işe özgü özellikleri bildirir; gerekiyorsa işçi
tarafından sağlanacak malzemeyi, bu
malzemenin sağlanması için
kendisine ne miktarda ödemede bulunacağını ve iş için
ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirir.
İşin verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel ve iş
için ödenecek ücret
yazıyla bildirilmemişse, bu işlerde
uygulanan alışılmış bedel ve ücret ödenir.
III. İşçinin özel borçları
1. İşin
yapılması
MADDE 463- İşçi, işe zamanında
başlamak, işi kararlaştırılan zamanda bitirmek ve
çalışmanın sonucunu işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İş, işçinin kusuruyla ayıplı olarak
görülmüşse işçi, giderilmesi mümkün olan
ayıpları,
masrafı kendisine ait olmak üzere gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş araçları
MADDE 464- Malzeme ve iş
araçları işveren tarafından sağlanmışsa, işçi
bunları
gereken özeni göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap vermek, ayrıca
kalan malzeme ile
iş araçlarını da işverene teslim etmekle
yükümlüdür.
İşçi işi görürken, kendisine teslim edilen malzemenin veya
iş araçlarının bozuk olduğunu
belirlerse, durumu hemen
işverene bildirir ve işe devam etmeden önce, onun talimatını bekler.
İşçi, kendisine teslim edilen malzeme veya iş araçlarını
kendi kusuruyla kullanılmaz
hâle getirirse, işverene karşı onun
kullanılmaz hâle geldiği gündeki rayiç bedeli kadar
sorumludur.
IV. İşverenin özel borçları
1. Ürünün
kabulü
MADDE 465- İşveren, işçinin üreterek teslim
ettiği ürünü inceler; varsa bulduğu
ayıpları teslimden başlayarak bir hafta içinde işçiye bildirir.
Süresinde bildirim yapılmamışsa,
ürün mevcut durumuyla kabul
edilmiş sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE 466- Yapılan işin
ücreti, işçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı
takdirde, onbeş günde bir veya işçinin rızasıyla ayda bir;
aralıklı olarak çalıştırıldığı takdirde,
ürünün her tesliminde ödenir.
Her ücret ödenmesinde işçiye, bir hesap özeti verilir. Hesap
özetinde, varsa
kesintilerin miktarı ve sebebi de gösterilir.
b. Çalışmanın engellenmesi hâlinde
MADDE 467-
İşçiyi aralıksız biçimde çalıştıran
işveren, ürünü kabulde temerrüde
düştüğü veya işçinin kişiliğinden kaynaklanan
sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma
engellendiği
takdirde, hizmet ediminin engellenmesi durumundaki ücret ödenmesine ilişkin
hükümler gereğince, ona ücretini ödemekle
yükümlüdür. Diğer durumlarda işveren, bu
hükümlere
göre ücret ödemekle yükümlü değildir.
V. Sona ermesi
MADDE 468- İşçiye deneme amacıyla bir
iş verilmişse, aksi kararlaştırılmadıkça,
sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır.
İşçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı takdirde, aksi
kararlaştırılmadıkça,
sözleşme belirsiz süreyle yapılmış sayılır; diğer
durumlarda sözleşmenin belirli süreyle
yapıldığı kabul
edilir.
B. Genel hükümlerin uygulanması
MADDE 469- Pazarlamacılık
sözleşmesine ve evde hizmet sözleşmesine ilişkin
hüküm bulunmayan hâllerde, hizmet sözleşmesinin genel
hükümleri uygulanır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir
eser meydana getirmeyi, işsahibinin
de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin
borçları
1. Genel olarak
MADDE 471- Yüklenici,
üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini
gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin
özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki
işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî
ve teknik kurallara uygun
davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi
yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin
meydana getirilmesinde yüklenicinin
kişisel özellikleri önem
taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana
getirilmesi için
kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi
sağlamak zorundadır.
2. Malzeme bakımından
MADDE 472- Malzeme yüklenici
tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin
ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı,
satıcı gibi sorumludur.
Malzeme işsahibi tarafından
sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek
kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle
yükümlüdür.
Eser meydana getirilirken, işsahibinin
sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için
gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin
gereği gibi ya da zamanında meydana
getirilmesini tehlikeye
düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu
hemen
işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak
sonuçlardan sorumlu olur.
3. İşe başlama ve yürütme
MADDE 473-
Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme
hükümlerine
aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir
sebeple ortaya çıkan
gecikme yüzünden bütün tahminlere
göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda
bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim
için belirlenen günü beklemek zorunda
olmaksızın
sözleşmeden dönebilir.
Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin kusuru yüzünden
ayıplı veya
sözleşmeye aykırı olarak meydana
getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi bunu
önlemek
üzere vereceği veya verdireceği uygun bir süre
içinde yükleniciye, ayıbın veya aykırılığın
giderilmesi; aksi takdirde hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere,
onarımın veya işe
devamın bir üçüncü kişiye
verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle sorumluluk
a. Ayıbın belirlenmesi
MADDE 474- İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin
olağan akışına göre imkân
bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir
süre içinde yükleniciye
bildirmek zorundadır.
Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından
gözden geçirilmesini
ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin seçimlik hakları
MADDE 475- Eserdeki
ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi,
aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Eser
işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule
zorlanamayacağı
ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı
ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.
2. Eseri
alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.
3. Aşırı bir
masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait
olmak
üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı
saklıdır.
Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde
yapılmış olup, sökülüp kaldırılması
aşırı zarar
doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin sorumluluğu
MADDE 476- Eserin
ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı
ihtara karşın,
işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple
işsahibine
yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı
olmasından doğan haklarını kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE 477- Eserin açıkça veya
örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü
sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre
gözden
geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için
sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal
ederse, eseri kabul etmiş
sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu
yükleniciye
bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş
sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE 478- Yüklenici ayıplı bir eser
meydana getirmişse, bu sebeple açılacak
davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar
dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz
yapılarda
ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı
eserin niteliğine bakılmaksızın
yirmi yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin borçları
1. Bedelin muacceliyeti
MADDE 479- İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında
muaccel olur.
Eserin parça parça teslim edilmesi
kararlaştırılmış ve bedel parçalara göre belirlenmişse,
her parçanın bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
2.
Bedel
a. Götürü bedel
MADDE 480- Bedel
götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o bedelle meydana
getirmekle yükümlüdür. Eser, öngörülenden fazla emek ve
masrafı gerektirmiş olsa bile
yüklenici, belirlenen bedelin
artırılmasını isteyemez.
Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya
öngörülebilip de taraflarca göz önünde
tutulmayan durumlar,
taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur
veya
son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını
isteme, bu
mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği
takdirde sözleşmeden dönme
hakkına sahiptir. Dürüstlük
kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih
hakkını kullanabilir.
Eser, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş olsa bile
işsahibi, belirlenen
bedelin tamamını ödemekle
yükümlüdür.
b. Değere göre bedel
MADDE 481- Eserin bedeli önceden
belirlenmemiş veya yaklaşık olarak
belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve
yüklenicinin giderine
bakılarak belirlenir.
C. Sözleşmenin sona ermesi
I. Yaklaşık bedelin
aşılması
MADDE 482- Başlangıçta yaklaşık
olarak belirlenen bedelin, işsahibinin kusuru
olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı
anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya
tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir.
Eser, işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa işsahibi, bedelden
uygun bir miktarın
indirilmesini isteyebileceği gibi, eser henüz
tamamlanmamışsa, yükleniciyi işe devamdan
alıkoyarak, tamamlanan
kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek suretiyle sözleşmeyi
feshedebilir.
II. Eserin yok olması
MADDE 483- Eser teslimden önce beklenmedik olay
sonucu yok olursa işsahibi, eseri
teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı
işin ücretini ve giderlerinin
ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye
gelen hasar, onu sağlayana ait olur.
Eserin işsahibince verilen malzeme veya gösterilen arsanın ayıbı veya
işsahibinin
talimatına uygun yapılması yüzünden yok
olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuz
sonuçları
zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu
değere girmeyen giderlerinin
ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin
kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının giderilmesini
de isteme
hakkı vardır.
III. Tazminat karşılığı fesih
MADDE 484-
İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan
kısmın karşılığını
ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla
sözleşmeyi feshedebilir.
IV. İşsahibi yüzünden
ifanın imkânsızlaşması
MADDE 485- Eserin tamamlanması,
işsahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla
imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin
değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir.
İfa
imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi
kusurluysa, yüklenicinin ayrıca
tazminat isteme hakkı vardır.
V. Yüklenicinin
ölümü veya yeteneğini kaybetmesi
MADDE 486- Yüklenicinin
kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan
sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama
yeteneğini kaybetmesi
durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda
işsahibi, eserin tamamlanan kısmından
yararlanabilecek ise, onu kabul etmek
ve karşılığını vermekle yükümlüdür.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yayım Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 487-
Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin veya
halefinin, o
eseri yayımlanmak üzere yayımcıya bırakmayı,
yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı
üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE 488- Yayım sözleşmesinin
geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına
bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma
hakkının geçişi ve sorumluluk
MADDE 489- Yayım
sözleşmesiyle eser sahibinin hakları, sözleşmenin ifasının
gerektirdiği ölçüde ve süreyle yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu anda
eseri yayımlatma hakkının
bulunmamasından sorumlu olduğu gibi,
eser korunmakta ise, telif hakkının olmamasından da
sorumludur.
Eserin tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere başka bir
yayımcıya bırakılmış ya
da yayımlatanın bilgisi
altında yayımlanmış ise yayımlatan, yayım sözleşmesinin
yapılmasından
önce, bunu karşı tarafa bildirmek zorundadır.
II. Yayımlatanın tasarruf hakkı
MADDE 490- Yayımlatan,
sözleşmede kararlaştırılan süre sona ermedikçe veya süre
belirlenmemişse kararlaştırılan baskı adedinin tükenmesi
için alışılmış süre geçmedikçe,
eserin
tamamı veya bir bölümü üzerinde, yayımcının
zararına olacak biçimde tasarrufta
bulunamaz.
Süreli yayınlarda yer alan kısa yazılar, yayımlatan tarafından
her zaman, başka yerde
de yayımlatılabilir.
Yayımlatan, toplama bir eserin kendisine ait bölümlerini veya dergilerde
çıkan uzun
yazılarını, yayımın bitmesinden
başlayarak üç ay geçmedikçe yeniden yayımlatamaz.
III. Basım sayısı ve baskı adedinin belirlenmesi
MADDE
491- Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse,
yayımcının ancak bir basım
yapma hakkı vardır.
Taraflar, sözleşmenin süresini veya
baskı adedini kararlaştırmak zorundadırlar.
Sözleşmede
yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları
yapma yetkisi
verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken
yeni bir basım yapmayı ihmal
ederse, yayımlatan yeni basım için
yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre
içinde basımı gerçekleştirmezse; yayımlatan
sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve dağıtım
MADDE 492-
Yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik
yapmaksızın
uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür; ayrıca,
satışın artırılması için gerekli tanıtım ve
dağıtımı yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak
zorundadır.
Satış fiyatını, eserin satılmasını
güçleştirmemek koşuluyla yayımcı belirler.
V.
Düzeltme ve iyileştirme
MADDE 493- Yayımcının menfaatlerini
zedelememek ve onun sorumluluğunu
artırmamak koşuluyla, eser sahibi eserde düzeltme ve iyileştirme, halefleri
ise ancak
güncelleştirme yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme
gerektirdiği hâlde sözleşmede
öngörülmemiş
giderler, yayımlatan tarafından karşılanır.
Yayımcı, eser sahibine eserini iyileştirme, haleflerine de
güncelleştirme imkânı
vermeden yeni bir basım yapamaz ve onu
çoğaltamaz.
VI. Birarada basım ve ayrı ayrı yayım
MADDE 494- Bir eser
sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı yayımlama hakkı,
yayımcıya bunların bir arada basılması yetkisini vermez.
Aynı şekilde, eser sahibinin bütün eserlerini veya bunlardan
yalnız bir türünü birarada
yayımlama hakkı, yayımcıya bunlar içinden her birinin ayrı
ayrı basıp yayma hakkını vermez.
VII. Çeviri
hakkı
MADDE 495- Çeviri hakkının yayımcıya
geçebilmesi, bunun sözleşmede açıkça
belirtilmiş olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme
hakkı
1. Bedelin belirlenmesi
MADDE 496- Sözleşmede aksi
kararlaştırılmış olmadıkça yayımlatan, bedel
ödenmesini isteyebilir.
Bedel ödenmesi gereken hâllerde ödenecek
miktar belli değilse bedel, hâkim
tarafından belirlenir.
Yayımcının birden fazla basım yapma
hakkı varsa, ilk basım için kararlaştırılan bedel
ve diğer koşulların, sonraki basımlar için de uygulanacağı
kabul edilmiş sayılır.
2. Bedelin ödenme zamanı,
satış hesapları ve bedelsiz alma hakkı
MADDE 497- Bedel, eser
bütün olarak yayımlanacaksa tamamının; cilt, fasikül,
forma gibi bölümler hâlinde yayımlanacaksa, her bölümün
basımından ve satışa hazır duruma
getirilmesinden sonra
ödenir.
Taraflar, bedeli satış miktarına bağlamışlarsa yayımcı,
satış hesaplarını tutmak,
çıkarmak ve teamüle uygun
ispat edici belgeleri hazırlamakla yükümlüdür.
Aksi kararlaştırılmadıkça yayımlatanın, eserden, teamül
uyarınca verilmesi gereken
miktarda bedelsiz alma hakkı vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok olması
MADDE 498- Eser,
yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl sonucu yok olsa bile,
yayımcı bedeli ödemekle yükümlüdür.
Eserin başka
bir örneği kendisinde varsa, eser sahibinin bu örneği yayımcıya
vermesi
gerekir; başka bir örneği bulunmamakla birlikte, az bir çabayla yeniden
meydana
getirilebilecekse eser sahibi, eseri meydana getirerek teslim etmekle
yükümlüdür. Eser sahibi
her iki durumda da uygun bir
karşılık isteyebilir.
II. Basılanın yok olması
MADDE 499- Eserin
tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya bir bölümü,
satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl sonucu yok olursa yayımcı,
yayımlatana ayrıca bir
bedel ödemeksizin yok olan miktarı, gideri
kendisine ait olmak üzere yeniden basabilir.
Yayımcı, aşırı masraf gerektirmeksizin yok olanların yerine
yenilerini koyabilecek ise,
bunu yapmakla yükümlüdür.
III. Kişisel sebeplerle sona ermesi
MADDE 500- Eser sahibi eseri
tamamlamadan önce ölür veya tamamlama yeteneğini
yitirir ya da eseri tamamlaması kendi kusuru olmaksızın imkânsız
duruma gelirse, sözleşme
kendiliğinden sona erer. Ancak,
sözleşmenin tamamı veya bir bölümünün yerine getirilmesi
mümkün ve hakkaniyete uygun bulunursa hâkim, sözleşme
ilişkisinin devam etmesine ve
bunun için gereken değişikliklerin
yapılmasına karar verebilir.
Yayımcı iflas ederse yayımlatan, eseri başka bir yayımcıya
verebilir; ancak, iflas
anında henüz muaccel olmamış borcun yerine
getirileceği konusunda güvence gösterilmişse,
yayımlatan
eseri başka bir yayımcıya veremez.
E. Sipariş üzerine yayım sözleşmesi
MADDE 501- Bir
veya birkaç kişi, yayımcının belirlediği plana göre bir eser
meydana getirmeyi üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle
kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
Bu durumda,
sözleşme konusu mali haklar yayımcıya ait olur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Vekâlet İlişkileri
BİRİNCİ AYIRIM
Vekâlet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 502- Vekâlet sözleşmesi, vekilin
vekâlet verenin bir işini görmeyi veya
işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.
Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun
düştükleri ölçüde, bu Kanunda
düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.
Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.
B. Kurulması
MADDE 503- Kendisine bir işin görülmesi
önerilen kişi, bu işi görme konusunda
resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği
ise ya da bu gibi işleri kabul
edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun
tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi
kurulmuş sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin kapsamı
MADDE 504-
Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça
gösterilmemişse, görülecek işin
niteliğine göre belirlenir.
Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi
için gerekli hukuki işlemlerin
yapılması yetkisini de kapsar.
Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz,
hakeme başvuramaz,
iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez,
kambiyo taahhüdünde bulunamaz,
bağışlama yapamaz, kefil olamaz,
taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun ifa
MADDE 505-
Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla
yükümlüdür. Ancak,
vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi
onun da izin vereceği
açık olan hâllerde, vekil talimattan
ayrılabilir.
Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan
doğan zararı karşılamadıkça
işi görmüş
olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme
a. Genel olarak
MADDE 506- Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle
yükümlüdür. Ancak vekile
yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün
kıldığı hâllerde vekil, işi
başkasına
yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini
gözeterek,
sadakat ve özenle yürütmekle
yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda
iş ve
hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken
davranış esas alınır.
b. İşin üçüncü kişiye gördürülmesi
hâlinde
MADDE 507- Vekil, yetkisi dışına çıkarak
işi başkasına gördürdüğünde, onun
fiilinden kendisi yapmış gibi sorumludur.
Vekil başkasına
vekâlet vermeye yetkili ise, sadece seçmede ve talimat vermede
gerekli özeni göstermekle yükümlüdür.
Vekâlet veren,
her iki durumda da vekilin kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip
olduğu hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri
sürebilir.
3. Hesap verme
MADDE 508- Vekil, vekâlet verenin
istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve
vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle
yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği
paranın faizini de ödemekle yükümlüdür.
4.
Edinilen hakların vekâlet verene geçişi
MADDE 509- Vekilin,
kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden
doğan
üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile
karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda,
kendiliğinden vekâlet verene geçer.
Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine
geçmiş olduğunu iflas
masasına karşı da ileri
sürebilir.
Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş
olduğu taşınır
eşyanın iflas masasından ayrılarak
kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu
hapis hakkından iflas
masası da yararlanır.
III. Vekâlet verenin borçları
MADDE 510- Vekâlet veren,
vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri
ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği
borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.
Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın
giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir.
Ancak vekâlet veren, kusuru
bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Birlikte vekâlet verenlerin ve birlikte vekillerin sorumluluğu
MADDE 511- Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile karşı
müteselsil olarak
sorumludurlar.
Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından
müteselsil olarak sorumludurlar ve
yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni,
ancak birlikte yaptıkları fiil ve
işlemleriyle borç altına
sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona erdirme
MADDE
512- Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak
sona
erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf,
diğerinin bundan
doğan zararını gidermekle
yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas
MADDE 513-
Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi
anlaşılmadıkça sözleşme,
vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası
ile kendiliğinden sona
ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin
tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona
ermesinde de uygulanır.
Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye
düşürüyorsa, vekâlet
veren veya mirasçısı ya da
temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar,
vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle
yükümlüdür.
II. Hükümleri
MADDE 514- Vekilin sözleşmenin sona
erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden,
vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi sorumludur.
İKİNCİ AYIRIM
Kredi Mektubu ve Kredi Emri
A. Kredi mektubu
MADDE 515- Kredi mektubu, mektup gönderenin gönderilene
bir üst sınır
belirleyerek veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak belirli kişiye istemde
bulunacağı miktarda para ve benzeri şeyleri verme konusundaki
vekâletini içeren belgedir.
Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve
havale hükümlerine tabidir.
Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş olan kredi mektubunda mektuptan
yararlanacak
kişi, bu mektupla ilgili olanlar arasındaki ilişkiye
açıkça uygun olmayan fazla bir istemde
bulunursa mektup gönderilen,
durumu gönderene bildirmek ve cevap alıncaya kadar ödemeyi
ertelemek
zorundadır.
Kredi mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen tarafından belirli bir miktar
için
kabul edildiği takdirde geçerli olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE 516- Bir kimse
kendi adına ve hesabına kredi emri verenin sorumluluğu
altında bir üçüncü kişiye kredi açmak veya krediyi yenilemek
için emir almış ve kabul
etmişse, kredi emri verilen vekâletini
aşmadıkça emri veren, kredi borcundan kefil gibi
sorumlu olur. Ancak, kredi
emri yazılı olmadıkça emri veren sorumlu olmaz.
II. Kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliği
MADDE 517- Kredi
emrini veren, kredi emrinden yararlananın ehliyetsizliğini ileri
sürerek kredi emri verilene karşı sorumluluktan kurtulamaz.
III.
Kredi emri verilenin önel vermesi
MADDE 518- Kredi emri verilen, kredi emrinden
yararlanana kendiliğinden önel
verir veya kendisine talimat verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana
başvurmayı ihmal
ederse, kredi emri veren sorumluluktan kurtulur.
IV. Taraflar arasındaki ilişki
MADDE 519- Kredi emri veren ile
kredi emrinden yararlanan arasındaki ilişkiye,
kefil ile asıl borçlu arasındaki ilişkiyi düzenleyen
hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Simsarlık Sözleşmesi
A. Tanımı ve şekli
MADDE 520- Simsarlık sözleşmesi,
simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması
imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık
etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin
kurulması hâlinde
ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin
hükümler uygulanır.
Taşınmazlar konusundaki simsarlık
sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE 521- Simsar,
ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete
hak kazanır.
Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme
geciktirici koşula bağlanmışsa ücret,
koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir.
Simsarlık
sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine
ödeneceği
kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin
kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile
giderleri ödenir.
II. Ücretin belirlenmesi
MADDE 522- Ücret,
belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre ödenir.
III. Simsarın haklarını kaybetmesi
MADDE 523- Simsar,
üstlendiği borcuna aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine
hareket eder veya dürüstlük kurallarına aykırı olarak diğer
taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve
yaptığı
giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
IV. Evlenme simsarlığı
MADDE 524- Evlenme
simsarlığından doğan ücret hakkında dava açılamaz ve
takip
yapılamaz.
V. Ücretten indirim
MADDE 525-
Sözleşmede aşırı bir ücret
kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine,
bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.
ONUNCU BÖLÜM
Vekâletsiz İşgörme
A. İşgörenin hak ve borçları
I. İşin
görülmesi
MADDE 526- Vekâleti olmaksızın
başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin
menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle
yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 527-
Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur. Ancak,
işgören
bu işi, işsahibinin karşılaştığı zararı veya zarar
tehlikesini gidermek üzere yapmışsa,
sorumluluğu daha hafif olarak
değerlendirilir.
İşgören, işsahibinin açıkça veya örtülü
olarak yasaklamış olmasına karşın bu işi
yapmışsa
ve işsahibinin yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı değilse,
beklenmedik
hâlden de sorumlu olur. Ancak, işgören o işi
yapmamış olsaydı bile, bu zararın beklenmedik
hâl
sonucunda gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
III. İşgörenin ehliyetsizliği
MADDE 528-
İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı
işlemden ancak
zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli olmaksızın elinden
çıkardığı zenginleşme miktarıyla sorumlu
olur.
Haksız fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk saklıdır.
B. İşsahibinin hak ve borçları
I. İşin
işsahibinin menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 529-
İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde,
işgörenin, durumun
gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları
faiziyle ödemek ve gördüğü iş
dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve
hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle
yükümlüdür. Bu
hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken
gereken özeni
göstermiş olan işgören hakkında da
uygulanır.
İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı
takdirde, sebepsiz zenginleşme
hükümlerine göre ayırıp alma
hakkına sahiptir.
II. İşin işgörenin menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 530- İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile,
işgörmeden doğan
faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği
ölçüde, işgörenin masraflarını ödemek
ve
giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
III. İşin işsahibi tarafından uygun bulunması hâlinde
MADDE 531- İşsahibi yapılan işi uygun bulmuşsa,
vekâlet hükümleri uygulanır.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Komisyon
Sözleşmesi
A. Alım veya satım komisyonculuğu
I. Tanımı
MADDE
532- Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret
karşılığında,
kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve
taşınırların alım veya satımını
üstlendiği sözleşmedir.
Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon
sözleşmelerine vekâlet
hükümleri uygulanır.
II. Komisyoncunun borçları
1. Bildirme ve sigortalama borcu
MADDE 533-
Komisyoncu, yaptığı iş hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek
ve
özellikle talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen bildirmekle
yükümlüdür.
Vekâlet verenin talimatı olmadıkça
komisyoncu, sözleşmenin konusunu oluşturan
şeyleri sigorta ettirmekle yükümlü değildir.
2.
Özen borcu
MADDE 534- Satılmak üzere kendisine gönderilen
eşya açıkça ayıplı ise komisyoncu,
vekâlet verenin taşıyıcıya karşı haklarının
korunması için gerekeni yapmak, zararı tespit
ettirmek, olabildiğince
eşyayı koruma altına almak ve durumdan vekâlet vereni hemen
bilgilendirmekle yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü
ihmalinden doğan zarardan sorumlu olur.
Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede bozulabilecek
nitelikte ise komisyoncu,
vekâlet vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla
eşyayı satmakla yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin belirlediği bedel
MADDE 535- Vekâlet
verenin belirlediği bedelin altında mal satan komisyoncu, malı
satmasaydı vekâlet verenin daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden
talimat almaya
elverişli bulunmadığını ispat etmedikçe,
belirlenen bedel ile satış bedeli arasındaki farkı
gidermekle
yükümlüdür. Bunun dışında komisyoncu, kusuru varsa,
talimatına aykırı
davranmasından dolayı vekâlet verenin
uğradığı diğer zararlardan da sorumludur.
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan veya üstünde
satan komisyoncu,
bu işlemlerden doğan farkı alıkoyamaz.
4. Veresiye satma ve teslim almadan ödeme
MADDE 536- Komisyoncu,
vekâlet verenin izni olmaksızın malı veresiye satar veya
malı teslim almadan bedelini öderse, bundan doğan zarara katlanmak
zorundadır. Ancak,
vekâlet veren yasaklamadıkça, malı
satış yerindeki ticari teamüle göre veresiye de satabilir.
5. Komisyoncunun garantisi
MADDE 537- Yetkisi olmaksızın veresiye
mal satması dışında, komisyoncu işlemde
bulunduğu borçluların ödememelerinden ve diğer
borçlarını ifa etmemelerinden sorumlu
olmaz. Ancak, komisyoncu
açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki ticari teamül
gerektiriyorsa sorumlu olur.
Garanti veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca ücret isteme hakkı
vardır.
III. Komisyoncunun hakları
1. Ödediği paralar
ve yaptığı giderler
MADDE 538- Komisyoncu, vekâlet verenin
yararı için yaptığı bütün giderleri ve
ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet verenin hesabına
geçirebilirse de,
kendi çalışanlarının ücretlerini
geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE 539-
Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen işi yapınca
isteyebileceği gibi, işin yapılmaması vekâlet verene
yükletilebilen bir sebepten kaynaklanması
hâlinde de isteyebilir.
Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması durumunda, ancak
emeğinin yerel
âdete göre belirlenecek
karşılığını isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE 540- Komisyoncu, vekâlet verene karşı
dürüstlük kurallarına aykırı davranır,
özellikle ona satın aldığından fazla veya sattığından
eksik bir bedel bildirirse, ücret alma
hakkını kaybeder.
Bedelin gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi durumunda vekâlet
veren,
komisyoncuyu gerçekleşen bedel üzerinden satılanın
alıcısı veya satıcısı sayma hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE 541- Komisyoncunun, sattığı
malın bedeli ve satın aldığı mal üzerinde hapis
hakkı vardır.
4. Malın açık artırmayla
satılması
MADDE 542- Komisyoncuya verilen malın
satılamaması veya satış emrinden cayılması
durumunda vekâlet veren, malı geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem
yapmakta aşırı
ölçüde gecikirse komisyoncu, malı
bulunduğu yer mahkemesinden karar alarak açık artırmayla
sattırabilir. Ancak, mal borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa
ya da yapılacak masrafa
oranla değeri azsa, hâkim satışın
başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir.
Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi hazır bulunmazsa,
satış kararı
vekâlet veren dinlenmeksizin de verilebilir.
Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında,
artırmanın yer ve zamanının mahkemece
vekâlet verene bildirilmesi
zorunludur.
5. Komisyoncunun kendisiyle işlem yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE 543- Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo
senetleri veya diğer
kıymetli evrakı ya da ticari malları satmaya veya satın almaya yetkili
kılınan komisyoncu,
vekâlet veren tarafından aksine talimat
verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi mallarını
satabilir veya satacağı malı kendisi için satın alabilir. Bu
hâllerde, komisyoncunun kendisiyle
işlem yaptığı andaki
değerler esas alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde
alışılmış olan
ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile
isteme hakkı vardır.
Komisyoncu, bu tür bir işlemin yapıldığını aynı
gün vekâlet verene bildirmek zorundadır.
Diğer hâllerde
satış hükümleri uygulanır.
b. İşlemi
kendisiyle yapmış sayılma
MADDE 544- Komisyoncu, kendisinin
doğrudan doğruya alıcı veya satıcı olabildiği
durumlarda, sözleşmenin diğer tarafını göstermeksizin
vekâletin yerine getirildiğini vekâlet
verene bildirirse, işlemi
kendisiyle yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle yapma hakkının düşmesi
MADDE
545- Vekâlet verenin vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya
ulaştığı anda,
komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma hakkı düşer. Ancak, bu haber
kendisine ulaşmadan
önce komisyoncu, işlemin yapıldığı
bildirimini göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
B. Diğer komisyon işleri
MADDE 546- Malzemesi işsahibi
tarafından verilmek üzere imal edilecek taşınırlar
hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî şeylerden olmasa da, alım
ve satım komisyonculuğu
hükmündedir.
Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret
karşılığında kendi adına ve
vekâlet verenin
hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini
kendisine
meslek edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu
bölüm hükümleri uygulanır.
Taşıma işleri komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler
saklıdır.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve
Diğer Tacir Yardımcıları
A. Ticari temsilci
I. Tanımı ve yetki verilmesi
MADDE
547- Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve
işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil
yetkisi ile kendisini temsil
etmek üzere, açıkça ya da
örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil
ettirmek
zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin
fiillerinden sorumluluğu, tescilin
yapılmış olmasına
bağlı değildir.
II. Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 548- Ticari temsilci,
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi
adına
kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren
her türlü işlemleri
yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça,
taşınmazları devredemez veya bir hak ile
sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması
MADDE
549- Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle
sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok kişinin
birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir.
Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden
birinin imza atmış olması, işletme
sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil
edilmedikçe,
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı
hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar
bile, iyiniyetli üçüncü
kişilere karşı ileri
sürülemez.
IV. Temsil yetkisinin sona ermesi
MADDE 550- Temsil yetkisinin
verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile,
sona erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline
tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki
iyiniyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
B. Ticari vekil
MADDE 551- Ticari vekil, bir ticari
işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik
yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı
işlerini yürütmek için
yetkilendirdiği kişidir.
Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini
kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça
yetkili
kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz,
kambiyo taahhüdünde
bulunamaz, dava açamaz ve açılmış
davayı takip edemez.
C. Diğer tacir yardımcıları
MADDE 552- Toptan,
yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari işletmelerin
görevli veya hizmetlileri, o ticari işletme içinde, müşterilerin
kolaylıkla görebilecekleri bir
yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir
biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça,
aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
1. Ticari işletmenin alışılmış bütün satış
işlemlerini yapmak.
2. Yetkili oldukları işlemler hakkında
faturaları imzalamak.
3. Ticari işletmenin alışılmış
işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya
bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya
diğer açıklamaları işletme
sahibi adına yapmak; bu
nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle
alışılmış işlem
dolayısıyla teslim edilmiş
mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına kabul etmek.
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticari
işletmelerin görevli veya
hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki
verilmiş olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri
atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip
alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya
yetkili bulundukları
hâllerde, faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
D. Rekabet yasağı
MADDE 553- Bir işletmenin bütün
işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde
bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları,
işletme sahibinin izni
olmaksızın, doğrudan doğruya veya
dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin
hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş
yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür
işlemleri
üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki
ilişkiden doğan hakları
saklı kalmak kaydıyla,
uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine,
ticari
temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının
kendi hesabına yaptığı veya üçüncü
kişilere
yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış
sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları
ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın
devredilmesini isteyebilir.
E. Ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkilerinin
sona ermesi
MADDE 554- İşletme sahibi, ticari temsilcilerin,
ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet,
ortaklık ve benzeri sözleşmelerden
doğan hakları saklı
kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir.
İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari
temsilcilerin, ticari
vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının
yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Havale
A. Tanımı
MADDE 555- Havale, havale edenin,
kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer
bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale
ödeyicisini; bunları kendi adına kabul
etmek üzere havale
alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.
B. Hükümleri
I. Havale eden ile havale alıcısı
arasındaki ilişki
MADDE 556- Havale, havale edenin havale
alıcısına olan borcunun ifası amacıyla
yapılıyorsa, bu borç ancak havale ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona
erer.
Havaleyi kabul etmiş olan havale alıcısı, havale
ödeyicisine başvurarak havalede
belirlenen süre içinde alacağını elde edememişse, bu
alacağı, havale edene karşı yeniden
ileri sürebilir.
Alacaklı olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek istemezse, durumu
borçlu olan havale
edene gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan
doğan zararı gidermekle
yükümlü olur.
II. Havale ödeyicisinin borcu
MADDE 557- Havale ödeyicisi, çekince
belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini havale
alıcısına bildirirse, ifa ile yükümlü olur ve ona
karşı, ancak aralarındaki ilişkiden veya
havalenin
içeriğinden doğan savunmaları ileri sürebilir; havale eden ile kendi
arasındaki
ilişkiden doğan savunmaları ileri süremez.
Havale ödeyicisi, havale edene borçlu ise, borcu havale alıcısına ifa
etmesi, havale
edene yapacağı ifaya oranla daha fazla yük getirmiyorsa,
borcu havale alıcısına ifa etmekle
yükümlüdür. Bu
durumda, havale eden ile aralarında aksi kararlaştırılmamışsa
havale
ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul ettiğini havale
alıcısına açıklamasına gerek yoktur.
III. İfa edilmeme hâlinde bildirim
MADDE 558- Havale
ödeyicisi, havale alıcısının istemesine karşın ifadan
kaçınır veya
havale konusunu ifa etmeyeceğini önceden açıklarsa havale
alıcısı, durumu gecikmeksizin
havale edene bildirmekle
yükümlüdür; bildirmezse, bu yüzden havale edenin
uğrayacağı
zarardan sorumlu olur.
C. Geri alma
MADDE 559- Havale eden, havale alıcısına
verdiği yetkiyi her zaman geri alabilir.
Ancak, havale alıcısının yararına, özellikle onun
alacağını elde etmesi amacıyla verdiği
yetkiyi geri alamaz.
Havale ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi kabul ettiğini
açıklamadığı sürece havale
eden, ona verdiği yetkiyi
geri alabilir.
Havale edenin iflası hâlinde, henüz kabul edilmemiş olan havale
kendiliğinden sona erer.
D. Kıymetli evrak konusunda havale
MADDE 560- Kıymetli evraka bağlanmış alacağın,
hâmile ödenmesi amacıyla yapılan
yazılı havaleler hakkında, bu bölüm hükümleri
uygulanır. Bu durumda havale ödeyicisi
karşısında her hamil,
havale alıcısı sayılır. Buna karşılık, havale eden ile
havale alıcısı
arasındaki ilişkiye özgü haklar, sadece
alacağı devreden ile devralan arasında doğmuş olur.
Çekler ve poliçe benzeri havaleler hakkındaki özel
hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Saklama Sözleşmeleri
A. Genel saklama sözleşmesi
I. Tanımı
MADDE
561- Saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine
bıraktığı bir
taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı
üstlendiği sözleşmedir.
Açıkça
öngörüldüğü veya durum ve koşullar gerektirdiği
takdirde, saklayan ücret
isteyebilir.
II. Saklatanın borçları
MADDE 562- Saklatan, sözleşmenin
ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları
ödemekle yükümlüdür.
Saklatan, kendi kusurundan ileri
gelmediğini ispat etmedikçe, saklayanın saklamadan
doğan zararlarını gidermekle yükümlüdür.
III. Saklayanın borçları
1. Kullanım yasağı
MADDE 563- Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı
kullanamaz.
Bu yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir
kullanım bedeli ödemekle yükümlü
olduğu gibi, kullanmamış olsaydı bile bu zararın
doğacağını ispat etmedikçe, beklenmedik
hâlden
doğacak zararlardan da sorumlu olur.
2. Geri verme
a. Genel olarak
MADDE 564- Saklama
sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile saklayan,
saklatanın her zaman ileri sürebileceği istemi üzerine, saklananı
bütün çoğalmalarıyla birlikte
geri vermekle
yükümlüdür. Ancak saklatan, saklayanın belirlenen süreyi dikkate
alarak
yapmış olduğu masrafları ödemekle
yükümlüdür.
b. Özel durumlar
MADDE 565- Saklayan, belirlenmiş olan
sürenin sona ermesinden önce saklananı
geri veremez. Ancak saklayan, öngörülemeyen durumlar dolayısıyla
sözleşmenin devamı
saklanan için tehlikeli veya kendisi için
zararlı olursa, belirlenen sürenin sona ermesinden
önce de geri verebilir.
Süre belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman geri verebilir.
Birden
çok kişi bir şeyi saklanmak üzere verirse, sözleşmede aksine bir
hüküm
bulunmadıkça veya hepsinin rızası olmadıkça, saklayan
saklananı onlardan birine geri
vermekle sorumluluktan kurtulamaz.
c. Geri verme yeri
MADDE 566- Saklanan, masrafları ve hasarı
saklatana ait olmak üzere, korunması
gereken yerde geri verilir.
3. Saklayanların sorumluluğu
MADDE 567- Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanlar, müteselsilen
sorumlu olurlar.
4. Üçüncü kişilerin
iddiaları
MADDE 568- Bir üçüncü kişi, saklanan
üzerinde ayni hak iddiasında bulunsa bile,
saklanan haczedilmedikçe veya saklayana karşı istihkak davası
açılmadıkça saklayan, onu
saklatana geri vermekle
yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak davası açılması hâlinde saklayan,
durumu hemen
saklatana bildirmek zorundadır.
IV. Güvenilirkişiye bırakma
MADDE 569- Birden
çok kişi, haklarını korumak üzere, hukuki durumu çekişmeli
veya belirsiz olan şeyi, bir güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu
kişi, saklatanların tamamının rızası
veya hâkimin
kararı olmadıkça, onu hiçbirine geri veremez.
B. Mislî şeylerin saklanması
MADDE 570-
Saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri vermek zorunda
olmaksızın mislen geri vermesi açıkça veya örtülü
olarak kararlaştırılmışsa, o paranın yararı
ve
hasarı kendisine ait olur.
Paranın mühürsüz ve açık olarak bırakılmış
olması, örtülü anlaşma sayılır.
Saklayan, saklatan
tarafından kendisine açıkça yetki verilmedikçe, saklanan diğer
mislî
eşya veya kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C.
Ardiyeciye bırakma
I. Senet çıkarma
MADDE 571- Saklamak
üzere ticari mal kabul ettiğini açıkça kamuya bildiren ardiyeci,
saklatılan malı temsil eden senet çıkarmaya izin verilmesini, yetkili
makamdan isteyebilir.
II. Ardiyecinin saklama borcu
MADDE 572-
Ardiyeci, kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle
saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir
değişiklik olursa, durumu imkân
ölçüsünde saklatana
bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci, saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması için,
alışılmış iş
zamanlarında; gerekli koruma
önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek zorundadır.
III. Bırakılan şeylerin karışması
MADDE
573- Ardiyeci açıkça yetkili kılınmadıkça, aynı
tür ve nitelikteki mislî
şeyleri birbirine karıştıramaz.
Yetkiye dayanılarak
karıştırılan bu gibi şeyler üzerinde, saklatanlardan her biri,
hakkıyla
orantılı bir pay isteyebilir.
Bu durumda ardiyeci, saklatanların birlikte
hazır bulunmasına gerek olmaksızın
saklatanlardan her birinin payını ayırabilir.
IV. Ardiyecinin
hakları
MADDE 574- Ardiyeci, kararlaştırılmış
veya alışılmış olan ardiye ücretini ve
saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi bütün giderlerini isteyebilir.
Bu giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve her hâlde
malların tümünün
veya bir bölümünün geri
alınması sırasında ödenir.
Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı temsil eden herhangi bir senet
vasıtasıyla onlar üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu
sürece, alacakları için bu
mallar üzerinde hapis hakkına
sahiptir.
V. Malların geri verilmesi
MADDE 575- Ardiyeci, ticari
malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri
vermekle yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede
öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden
önce geri verme yetkisi
bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış olan
sürenin
sonuna kadar malları korumak zorundadır.
D. Konaklama yeri, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere bırakma
I. Konaklama yeri işletenlerin sorumluluğu
1.
Koşulları ve kapsamı
MADDE 576- Otel, motel, pansiyon, tatil
köyü gibi yerleri işletenler, konaklayanların
getirdikleri eşyanın yok olması, zarara uğraması veya
çalınmasından sorumludurlar. Ancak
işletenler, zararın bizzat
konaklayana veya onu ziyarete gelen ya da beraberinde veya
hizmetinde bulunan kimseye
yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da eşyanın
niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
Bu sorumluluk, işletenlere veya çalışanlarına bir kusur
yüklenmedikçe, konaklayanlardan
her biri için, günlük konaklama
ücretinin üç katını aşamaz.
2. Kıymetli eşya
MADDE 577- Kıymetli eşya veya
oldukça önemli miktarda para veya kıymetli evrak,
işletene saklanması için bırakılmamışsa, işleten ancak
kendisinin veya çalışanlarının kusuru
hâlinde sorumlu olur.
İşleten, bunları saklamak üzere almış veya almaktan
kaçınmışsa, eşyanın tam değerinden
sorumludur.
Konaklayanın kendi yanında saklaması gereken eşya ile para ve benzeri
şeyler
hakkında, onun diğer eşyasına ilişkin sorumluluk
kuralı uygulanır.
3. Sorumluluğun kalkması
MADDE 578- Konaklayan
zararını öğrenir öğrenmez işletene bildirmezse, istem
hakkını kaybeder.
İşleten böyle bir sorumluluk
üstlenmediğini veya sorumluluğu bu Kanunda
gösterilmemiş olan bir koşula bağladığını, herhangi bir
yolla ilan etse bile, sorumluluktan
kurtulamaz.
II. Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu
MADDE
579- Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler, kendilerine bırakılan
veya
çalışanlarınca kabul edilen hayvan, at arabası, bunlara ait koşum
ve benzeri eşya ile motorlu
taşıt ve eklentilerinin yok olmasından,
zarara uğramasından veya çalınmasından
sorumludurlar. Ancak
işletenler, zararın saklatan veya ziyaretçisi ya da beraberinde veya
hizmetinde bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir sebepten ya da
eşyanın
niteliğinden doğduğunu ispat etmekle, bu sorumluktan
kurtulurlar.
Ancak, garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu, kendilerine
veya
çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe,
saklananların her biri için alınan günlük saklama
ücretinin
on katını aşamaz.
İşleten böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya sorumluluğu bu
Kanunda gösterilmemiş
olan bir koşula bağladığını,
herhangi bir yolla ilan etse bile, sorumluluktan kurtulamaz.
III. Hapis hakkı
MADDE 580- İşletenler, kendilerine
bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj,
otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini
veya saklama
giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye almak
için hapis hakkına sahiptirler.
Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da
uygulanır.
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
Kefalet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 581- Kefalet sözleşmesi, kefilin
alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa
etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı
üstlendiği sözleşmedir.
B. Koşulları
I. Asıl borç
MADDE 582- Kefalet sözleşmesi, mevcut
ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak,
gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu
borç doğduğunda veya koşul
gerçekleştiğinde
hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir
borç için kişisel
güvence veren kişi,
yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi
sakatlayan eksikliği
biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine
göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden
zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi
hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine
tanınan haklardan önceden
feragat edemez.
II. Şekil
MADDE 583- Kefalet sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu
olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz.
Kefilin, sorumlu olduğu
azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil
kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu
anlama gelen herhangi bir ifadeyle
yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi
el
yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir
üçüncü
kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı
şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle
uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla
sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu
artıran değişiklikler,
kefalet için öngörülen
şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Eşin rızası
MADDE 584- Eşlerden biri
mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya
yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin
yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu
rızanın
sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında
verilmiş olması
şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı
miktarın artmasına
veya adi kefaletin müteselsil kefalete
dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin
önemli
ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin
rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari
işletmenin sahibi
veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi
tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak
verilecek kefaletler,
mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı
esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve
5570 sayılı Kamu
Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen
Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun
kapsamında
kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım
satış ve esnaf ve
sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu
kurum ve kuruluşlarınca kooperatif
ortaklarına kullandırılacak
kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
C. İçeriği
I. Türlerine göre
1.
Adi kefalet
MADDE 585- Adi kefalette alacaklı, borçluya
başvurmadıkça, kefili takip edemez;
ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile
başvurabilir:
1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz
belgesi alınması.
2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın
imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde
güçleşmesi.
3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.
4.
Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence
altına alınmışsa, adi
kefalette kefil, alacağın
öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun
iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu
hüküm uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa,
borçlu aleyhine yapılan takibin kesin
aciz belgesi alınmasıyla
sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın
imkânsız
hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi
durumlarında, doğrudan doğruya kefile
başvurulabilir.
Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya
başvurmak zorunda
olduğu kararlaştırılabilir.
2. Müteselsil kefalet
MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil
sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir
ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı,
borçluyu takip etmeden veya
taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili
takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada
gecikmesi ve ihtarın
sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme
güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile
güvenceye alınmışsa, rehnin
paraya çevrilmesinden önce
kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi
yoluyla
tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından
belirlenmesi veya borçlunun
iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi
hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de
kefile
başvurulabilir.
3. Birlikte kefalet
MADDE 587- Birden çok kişi, aynı
borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri
kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil
gibi sorumlu olur.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil
kefil olarak yükümlülük altına
giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle
birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü
bulunan ve Türkiye’de takip
edilebilen bütün kefillere
karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından
fazlasını
ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı,
diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni
güvence
sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar
saklı kalmak
kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha
önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer
kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya
rücudan önce de kullanılabilir.
Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil
olduğunu veya olacağını
varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya
bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan
gerçekleşmemesi veya
kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması
ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil,
kefalet borcundan
kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan
her biri, kefalet
borcunun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil
aksine anlaşma olmadıkça,
diğerlerine toplam kefalet miktarındaki
payı oranında rücu hakkına sahiptir.
4. Kefile kefil ve rücua kefil
MADDE 588- Alacaklıya, kefilin
borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile
birlikte, adi kefil gibi sorumludur.
Rücua kefil, kefilin borçludan rücu
alacağı için güvence veren kefildir.
II. Ortak
hükümler
1. Kefil ile alacaklı arasındaki ilişki
a.
Sorumluluğun kapsamı
MADDE 589- Kefil, her durumda kefalet
sözleşmesinde belirtilen azamî miktara
kadar sorumludur.
Aksi sözleşmede
kararlaştırılmamışsa kefil, belirtilen azamî miktarla
sınırlı olmak
üzere, aşağıdakilerden sorumludur:
1. Asıl borç ile
borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları.
2.
Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını
önleyebileceği uygun bir
zaman önce bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği
takip ve davaların masrafları ile
gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin
ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar.
3. İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî
faizler ile gerektiğinde tahvil
karşılığında
ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve
işlemekte olan yıla ait faizleri.
Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil,
borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin
kurulmasından sonraki
borçlarından sorumludur.
Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin
sebep olduğu zarardan ve ceza
koşulundan sorumlu olacağına
ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.
b. Kefilin takibi
MADDE 590- Borçlunun iflası sebebiyle
asıl borç daha önce muaccel olsa bile,
belirlenen vadeden önce kefile karşı takibat yapılamaz.
Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence
karşılığında hâkimden, mevcut rehinler paraya
çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip sonucunda kesin aciz belgesi
alınıncaya veya
konkordato kararına kadar kendisine karşı
yöneltilen takibin durdurulmasına karar verilmesini
isteyebilir.
Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden süre
içeren bildirimde
bulunmasına bağlıysa, kefalet borcu için bu
süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye
başlar.
Yerleşim yeri yabancı bir ülkede olan borçlunun borcunu ödemesi,
döviz işlemleri
veya havale ile ilgili yasaklar gibi sebeplerle, o
yabancı ülkenin yasal düzenlemeleri gereği
imkânsız
hâle gelmiş veya sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri
Türkiye’de olan kefil, takibe bu
sebeple itiraz edebilir.
c. Def’iler
MADDE 591- Kefil, asıl borçluya veya
mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme
güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri
alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu
gibi,
bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma
ehliyetsizliği ya da
zamanaşımına uğramış bir borç
sebebiyle borçlunun yükümlü olmadığı bir borca bilerek
kefalet hâli bu hükmün dışındadır.
Asıl borçlu kendisine ait olan bir def’iden vazgeçmiş olsa bile
kefil, yine de bu def’iî
alacaklıya karşı ileri sürebilir.
Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin
ödemede bulunursa, rücu
hakkına sahip olur. Buna karşılık
asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi
gerektiğini ispat ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş
olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu
hakkını kaybeder.
Kumar veya bahisten doğan bir borca kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş
olsa
bile, asıl borçlunun sahip olduğu def’ileri ileri
sürebilir.
d. Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi
MADDE 592- Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra
asıl borçludan
alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin
haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını
kefilin
zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı
tarafından ispat edilmedikçe,
kefilin sorumluluğu da buna uygun
düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği
miktarın
geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.
Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar
üzerinde yükümlü olduğu gözetimi
ihmal eder veya kendisinden
beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş
ya da
bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde
artmış olursa, bu borcu veya borcun
artan kısmını kefilden
isteyemez.
Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek
borç senetlerini
teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle
yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan
veya
asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve
diğer güvenceleri de
kefile teslim etmek veya bunların devri için
gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının,
diğer
alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin
haklarından sıraca önce
geldikleri ölçüde
saklıdır.
Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini
yerine getirmez, ağır kusuruyla
mevcut belgeleri veya rehinleri ya da
sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa,
kefil
borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek
zararının
giderilmesini isteyebilir.
e. Ödemenin kabulünü isteme
MADDE 593- Borçlunun
iflası sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu takdirde
kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul etmesini her zaman isteyebilir.
Bir borca birden
çok kişinin kefil olması durumunda alacaklı,
kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi
ödemeyi, bunu öneren
kefile düşen paydan az olmamak koşuluyla, kabul etmek zorundadır.
Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul etmekten
kaçınırsa, kefil
borcundan kurtulur; birlikte müteselsil kefalette
ise, kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen
pay miktarınca
azalır.
Alacaklının rızası varsa kefil, asıl borcu muaccel olmasından
önce de ödeyebilir.
Ancak, bu durumda kefil, asıl borçluya
karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce
kullanamaz.
f. Bildirim, iflasta ve konkordatoda kayıt
MADDE 594- Asıl
borçlu, anaparanın veya yarım yıllık döneme ait faizin
ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması öngörülen
anapara ödemelerinde altı ay gecikirse,
alacaklının durumu kefile
bildirmesi gerekir. İstek hâlinde alacaklı, her zaman asıl borcun
kapsamı hakkında kefile bilgi vermek zorundadır.
Asıl borçlunun iflasına karar verilmiş veya borçlu konkordato
istemişse alacaklı,
alacağını kaydettirmek ve
haklarının korunması için gerekeni yapmak zorundadır.
Alacaklının, borçlunun iflas ettiğini veya borçluya konkordato
mehli verildiğini öğrendiği
anda, durumu kefile bildirmesi gerekir.
Alacaklı, yukarıdaki fıkralarda öngörülen gereklerden birini
yerine getirmezse, bundan
dolayı kefilin uğradığı zarar
miktarınca ona karşı haklarını kaybeder.
2. Kefil ile borçlu arasındaki ilişki
a. Güvence
verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı
MADDE
595- Kefil, aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence
verilmesini ve borç
muaccel olmuşsa, borçtan kurtarılmasını isteyebilir:
1.
Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği
yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde
kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranmışsa.
2.
Asıl borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini
diğer bir ülkeye nakletmesi
yüzünden takibat önemli ölçüde güçleşmişse.
3. Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin
değer kaybetmesi veya
borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin
yapıldığı tarihe göre önemli
ölçüde
artmışsa.
b. Kefilin rücu hakkı
MADDE 596- Kefil, alacaklıya
ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur.
Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir.
Kefil, aksi
kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile aynı alacak için
sağlanmış diğer
güvencelerden sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl borçlu
tarafından, sonradan
özellikle bu alacak için verilmiş bulunanlara
halef olur. Alacaklıya kısmen ifada bulunan
kefil, rehin hakkının
sadece bunu karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin
konusu
üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin rehin hakkından ön
sırada gelir.
Kefil ile asıl borçlu arasındaki hukuki ilişkiden doğan istem ve
def’iler saklıdır.
Bir alacağın güvencesini oluşturan
rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik
tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu
hakkını, ancak kefil ile kendisi arasında
böyle bir anlaşma varsa
ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse
kullanabilir.
Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin alacaklıya
ifada bulunduğu anda
işlemeye başlar.
Kefil, dava hakkı vermeyen veya yanılma ya da ehliyetsizlik sebebiyle asıl
borçluyu
bağlamayan bir borç için ödemede bulunduğu
takdirde, asıl borçluya karşı rücu hakkına sahip
değildir. Ancak, kefil zamanaşımına uğramış bir
asıl borçtan sorumlu olmayı borçlunun vekili
sıfatıyla
üstlenmişse asıl borçlu, ona karşı vekâlet
sözleşmesi hükümleri uyarınca sorumlu olur.
c. Kefilin bildirim yükü
MADDE 597- Borcu tamamen veya
kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek
zorundadır.
Kefil, bu bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi bilmeyen veya bilmesi
gerekmeyen
borçlu da alacaklıya ifada bulunursa, rücu hakkını kaybeder.
Kefilin, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan dava
hakkı saklıdır.
D. Sona ermesi
I. Kanun gereğince
MADDE 598- Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de
borcundan
kurtulur.
Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş
olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel
yararlar saklı kalır.
Bir gerçek kişi tarafından verilmiş
olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin
kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden
ortadan kalkar.
Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa
bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet
verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar
takip edilebilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl
önce yapılmak kaydıyla,
kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı
açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir
dönem için
uzatılabilir.
II. Kefaletten dönme
MADDE 599- Gelecekte doğacak bir
borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan
önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra
önemli ölçüde bozulmuşsa
veya mali durumunun, kefalet
sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha
kötü
olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya
yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı
sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir.
Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
III. Süreli kefalette
MADDE 600- Süreli kefalette kefil,
sürenin sonunda borcundan kurtulur.
IV. Süreli olmayan
kefalette
MADDE 601- Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç
muaccel olunca, adi kefalette
her zaman ve müteselsil kefalette ise, kanunun öngördüğü
hâllerde, alacaklıdan, bir ay içinde
borçluya karşı dava ve
takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini isteyebilir.
Borç, alacaklının borçluya yapacağı bildirim sonucunda muaccel
olacaksa kefil,
kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten bir yıl sonra
alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını ve
borç bu suretle muaccel olunca,
yukarıdaki fıkra hükümleri uyarınca takip ve dava haklarını
kullanmasını isteyebilir.
Alacaklı, kefilin bu istemlerini yerine getirmezse, kefil borcundan kurtulur.
V. Çalışanlara kefalette
MADDE 602- Çalışanlara
süreli olmayan kefalette kefil, her üç yılda bir, ertesi yılın
sonunda geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirebilir.
E. Uygulama alanı
MADDE 603- Kefaletin şekline, kefil
olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin
hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine
ilişkin olarak başka ad altında yapılan
diğer
sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI BÖLÜM
Kumar ve Bahis
A. Alacağın dava ve takip edilememesi
MADDE 604- Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava
açılamaz ve takip
yapılamaz.
Kumar veya bahis için bilerek verilen avanslar ve
ödünç paralar ile kumar ve bahis
niteliğinde oldukları takdirde, borsada işlem gören malların,
yabancı paraların ve kıymetli
evrakın fiyat farkı esası
üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da aynı hüküm
uygulanır.
B. Borç senedi verme ve isteyerek ödeme
MADDE 605- Kumar
oynayan veya bahse giren kişi tarafından imzalanmış adi borç
veya kambiyo senedi üçüncü bir kişiye devredilmiş olsa bile,
hiçbir kimse bunlara dayanarak
dava açamaz ve takip yapamaz. Kıymetli
evrakın iyiniyetli üçüncü kişilere sağladığı
haklar
saklıdır.
Kumar ve bahis borcu için isteyerek yapılan ödemeler geri alınamaz. Ancak,
kumar
veya bahsin usulüne göre yürütülmesi beklenmedik olayla
veya diğer tarafın fiiliyle
engellenmişse ya da diğer taraf kumar veya
bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme
geri
alınabilir.
C. Piyango ve diğer şans oyunları
MADDE 606- Düzenlenmesine
kanun veya yetkili makamlarca izin verilmiş
olmadıkça, piyango ve diğer şans oyunlarından doğan alacaklar
hakkında dava açılamaz ve
takip yapılamaz.
İzin verilmemiş olan durumlarda, piyango ve diğer şans oyunları
için de kumara
ilişkin hükümler uygulanır.
Yabancı ülkelerde kendi kurallarına uygun olarak düzenlenen piyango ve
diğer şans
oyunları, Türkiye’de yetkili makamlarca bunlara ait
biletlerin satılmasına izin verilmiş
olmadıkça, yasal korumadan
yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Ömür Boyu Gelir
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 607- Ömür boyu gelir
sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir alacaklısına,
içlerinden birinin veya üçüncü bir kişinin ömrü boyunca
belirli dönemsel edimlerde bulunmayı
üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme, aksine açık bir hüküm yoksa, gelir
alacaklısının ömrü boyunca yapılmış
sayılır.
Gelir borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle
sınırlı olarak bağlanmış olan gelir,
aksi
kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısının
mirasçılarına geçer.
B. Şekli
MADDE 608- Ömür boyu gelir
sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli
olmaz.
C. Gelir alacaklısının hakları
I.
Hakkın kullanılması
MADDE 609- Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda bir
ve peşin olarak ödenir.
Gelirin süresi ömrüne
bağlanmış olan kişi, peşin ödeme öngörülen
dönemin sona
ermesinden önce ölse bile, o döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu
tarafından borçlanılmış
sayılır.
Gelir borçlusu iflas ederse, gelir alacaklısı, gelir borçlusunun
yükümlü olduğu
dönemsel gelirin elde edilebilmesi için
ilgili sosyal güvenlik kurumunca ödenmesi gereken
anaparaya denk düşen
bir parayı iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder.
II. Devredilebilmesi
MADDE 610- Sözleşmeyle aksi
kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısı, haklarını
başkasına
devredebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Ölünceye Kadar Bakma
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 611- Ölünceye kadar bakma
sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım
alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım
alacaklısının da bir malvarlığını veya
bazı
malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği
sözleşmedir.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı
atanmışsa, ölünceye kadar bakma
sözleşmesine miras
sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
B. Şekli
MADDE 612- Ölünceye kadar bakma
sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile,
miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu
tarafından yetkili makamların belirlediği
koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için
yazılı şekil yeterlidir.
C. Güvencesi
MADDE
613- Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan
bakım alacaklısı,
haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz
üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına
sahiptir.
D. Konusu
MADDE 614- Bakım alacaklısı, sözleşmenin
kurulmasıyla bakım borçlusunun aile
topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu, almış
olduğu malların değerine ve bakım
alacaklısının daha
önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği
edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve
konut sağlamak,
hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi
ettirmek zorundadır.
Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma amacıyla kurulmuş olan
kurumların
bakım borcunun kapsamı ve ifası, kendilerince
hazırlanarak yetkili makamların onayından
geçen genel
düzenlemelerle belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin
içeriğinden sayılır.
E. İptali ve tenkisi
MADDE 615- Bakım alacaklısı,
ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna
göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı
yükümlülüğünü yerine getirme imkânını
kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilirler.
Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun ifa edeceği
edimlerden mahsup
edilmek üzere, bakım alacaklısının nafaka
yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar
verebilir.
Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma
hakları saklıdır.
F. Sona ermesi
I. Önel verilerek
fesih
MADDE 616- Tarafların edimleri arasında önemli
ölçüde oransızlık bulunur ve fazla
alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı
güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay
önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir.
Bu oransızlığın
tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca,
bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen
anapara
değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır.
Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş
edimler, anapara ve
faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda
alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
II. Önel verilmeksizin fesih
MADDE 617- Sözleşmeden
doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin
devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler
sözleşmenin devamını imkânsız
hâle getirir ya da
aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri
sözleşmeyi önel vermeksizin
feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden
birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf,
aldığı
şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara
karşılık uygun bir tazminat
ödemekle yükümlü olur.
Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği
gibi, taraflardan
birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu
içinde yaşamalarına son vererek, bakım
alacaklısına
ömür boyu gelir bağlayabilir.
III. Bakım borçlusunun ölümü
MADDE 618-
Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl
içinde sözleşmenin
feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun
iflası hâlinde, iflas
masasından isteyebileceği miktara eşit bir
paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun
mirasçılarından isteyebilir.
G. Devredilemezlik, iflas ve haciz hâlinde istem
MADDE 619- Bakım
alacaklısı, hakkını başkasına devredemez.
Bakım
borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı, borçlunun
ödemekle yükümlü
olduğu dönemsel gelirin elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik
kurumunca ödenmesi
gereken anapara değerine eşit bir parayı, iflas
masasına alacak kaydettirme hakkını elde eder.
Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere,
üçüncü kişilerce borçluya karşı
yürütülmekte olan hacze katılabilir.
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Adi Ortaklık
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 620- Adi ortaklık sözleşmesi, iki
ya da daha fazla kişinin emeklerini ve
mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi
üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş
ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu
bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.
B. Ortaklar arasındaki ilişki
I. Katılım payı
MADDE 621- Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak,
ortaklığa
bir katılım payı koymakla yükümlüdür.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım
payları, ortaklığın amacının gerektirdiği
önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.
Bir
ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılmasından
oluşuyorsa kira sözleşmesindeki;
bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış sözleşmesindeki
hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa
ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
II. Kazanç ve zarar
1. Kazancın
paylaşılması
MADDE 622- Ortaklar, niteliği gereği
ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında
paylaşmakla yükümlüdürler.
2. Kazanç ve zarara
katılma
MADDE 623- Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki
payı, katılım payının değerine ve niteliğine
bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların
kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu
belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara
katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin
anlaşma, ancak
katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için
geçerlidir.
III. Ortaklığın kararları
MADDE 624- Ortaklığın kararları, bütün
ortakların oybirliğiyle alınır.
Sözleşmede kararların
oy çokluğuyla alınacağı belirtilmişse çoğunluk, ortak
sayısına
göre belirlenir.
IV. Ortaklığın yönetimi
MADDE 625- Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya
birden çok ortağa ya
da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir.
Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı tarafından
yönetilmekte ise, bunlardan her biri,
diğerleri katılmaksızın
işlem yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak,
tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin
yapılmasını engelleyebilir.
Ortaklığa genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın
olağan dışı işlerinin
yürütülmesi için,
bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan
hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.
V. Ortaklar arasındaki sorumluluk
1. Rekabet yasağı
MADDE 626- Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin
menfaatine olarak, ortaklığın
amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar.
2.
Ortakların yaptıkları giderler ve işler
MADDE 627-
Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya
üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı
sorumlu olurlar; bu ortağın, yönetim
işleri yüzünden
doğrudan doğruya uğradığı zararlar ile ortaklığın
yönetiminden kaynaklanan
tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer
ortaklar gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa avans olarak para veren ortak, verdiği günden başlamak
üzere faiz isteyebilir.
Yükümlü olmadığı hâlde
ortaklık işleri için emek sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin
gerektirdiği bir karşılık ödenmesini isteyebilir.
3.
Özen borcu
MADDE 628- Her ortak, ortaklık işlerinde kendi
işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen
göstermekle yükümlüdür.
Her ortak, diğerlerine
karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde
ortaklığa
sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın
gidermekle yükümlüdür.
Ortaklık işlerini ücret
karşılığı yürüten ortak, vekâlet hükümlerine
göre sorumlu olur.
VI. Yönetim yetkisinin kaldırılması
ve sınırlanması
MADDE 629- Ortaklık
sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı
bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve
sınırlanamaz.
Ortaklık sözleşmesinde yetkinin
kaldırılamayacağına ilişkin bir hüküm bulunsa bile,
haklı bir sebep varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini
kaldırabilir.
Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın
görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi
yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
VII. Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki
ilişki
1. Genel olarak
MADDE 630- Kanunun bu
bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde aksine hüküm
bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki
ilişkiler, vekâlet sözleşmesine
ilişkin hükümlere
tabidir.
Ortaklığı yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın,
ortaklığın işlerini görmesi veya bu
yetkiye sahip
ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz
işgörmeye ilişkin hükümler
uygulanır.
Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç
paylarını ortaklara
ödemekle yükümlüdürler. Hesap
döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak
hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan
birisi olmaması durumunda da aynı kural
uygulanır.
2. Ortaklık işlerini inceleme
MADDE 631- Yönetim
yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi
hakkında
bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali
durumu hakkında
özet çıkarma hakkı vardır.
Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
VIII. Ortaklar arasındaki ve ortaklık yapısındaki
değişiklikler
1. Yeni ortak alımı ve alt
katılım
MADDE 632- Ortaklığa, yeni bir ortak
alınması, bütün ortakların rızasına bağlıdır.
Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü kişiyi
ortaklıktaki payına ortak eder veya
payını ona devrederse, bu üçüncü kişi ortak
sıfatını kazanamaz.
2. Ortaklıktan çıkma ve
çıkarılma
a. Genel olarak
MADDE 633- Bir
ortağın fesih bildiriminde bulunması, kısıtlanması, iflası,
tasfiyedeki
payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi hâlinde,
sözleşmede ortaklığın diğer
ortaklarla devam edeceğine
ilişkin bir hüküm varsa, bu durumlardan biri gerçekleştiğinde, o
ortak veya temsilcisi ya da ölen ortağın mirasçısı
ortaklıktan çıkabilir veya diğer ortaklar
tarafından
yazılı olarak yapılacak bir bildirimle ortaklıktan
çıkarılabilir.
b. Ortaklık payının tasfiyesi
MADDE 634- Bir
ortağın ortaklıktan çıkması veya çıkarılması
durumunda payı, diğer
ortaklara payları oranında kendiliğinden geçer.
Diğer ortaklar,
ortaklıktan çıkan veya çıkarılan ortağa,
kullanımını ortaklığa bıraktığı
eşyayı geri vermekle yükümlü oldukları gibi, kendisini
ortaklığın muaccel borçlarından doğan
müteselsil
sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona erdiği tarihte ortaklık
tasfiye edilmiş
olsaydı ödenmesi gereken tasfiye payını
ödemekle yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel
olmayan borçları için diğer ortaklar, çıkan veya
çıkarılan ortağı borçtan kurtarmak yerine,
kendisine bir
güvence verebilirler.
Çıkan veya çıkarılan ortağın tasfiye payı,
ortaklık sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla,
mali
işlerde uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman
kişi üzerinde anlaşamamaları
durumunda bu kişi, hâkim
tarafından atanır.
c. Malvarlığının yetersizliği
MADDE 635-
Ortaklık sıfatının sona erdiği tarihte, ortaklığın
malvarlığı, borçlarını
karşılamaya yetmezse, çıkan veya çıkarılan ortak,
payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya
ilişkin düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara ödemekle
yükümlüdür.
d. Tamamlanmamış işler
MADDE 636- Çıkan
veya çıkarılan ortak, ortak olduğu dönemde henüz
sonuçlanmamış
işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
Ortaklık
sıfatı sona eren kişi, o hesap yılı sonu itibarıyla,
tamamlanmış olan işler
sebebiyle varsa ortaklıktan kendisine düşecek kâr payını; devam
eden işler hakkında da
gerekli bilgiyi isteyebilir.
C. Ortakların üçüncü kişilerle ilişkisi
I. Temsil
MADDE 637- Kendi adına ve ortaklık hesabına
bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan
ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur.
Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir
üçüncü kişi ile işlem yaparsa,
diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu
kişinin alacaklısı veya borçlusu
olurlar.
Kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı veya
bütün ortakları üçüncü
kişilere karşı
temsil etme yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine sahip yönetici
ortağın
yapacağı önemli tasarruf işlemlerine ilişkin
yetkinin, bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş
olması ve
yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması
şarttır.
II. Temsilin sonuçları
MADDE 638- Ortaklık için
edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve
ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği
hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık sözleşmesinde
aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları,
haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde
kullanabilirler.
Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile,
bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi
çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi
kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.
D. Ortaklığın sona ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 639- Ortaklık, aşağıdaki
durumlarda sona erer:
1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen
amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin
imkânsız duruma gelmesiyle.
2. Sözleşmede ortaklığın
mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa,
ortaklardan birinin ölmesiyle.
3. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir
hüküm yoksa, bir ortağın
kısıtlanması,
iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya
çevrilmesiyle.
4. Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.
5. Ortaklık
için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.
6.
Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya
ortaklık belirsiz bir
süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir
ortağın fesih bildiriminde
bulunmasıyla.
7. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul
aranmaksızın, fesih
istemi üzerine mahkeme kararıyla.
2. Belirsiz süreli ortaklık
MADDE 640- Ortaklık,
belirsiz süre için veya ortaklardan birinin ömrü boyunca
sürmek üzere kurulmuşsa, ortaklardan her biri, altı ay önceden fesih
bildiriminde bulunabilir.
Fesih bildirimi, dürüstlük kurallarına
aykırı olarak ve özellikle uygun olmayan bir
zamanda yapılamaz. Fesih bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm
ifade eder.
Sözleşmede öngörülmüş olan sürenin
bitiminden sonra ortaklık, ortakların örtülü
iradesiyle sürdürülürse, belirsiz süreli ortaklığa
dönüşür.
II. Sona ermenin ortaklığın
yönetimine etkisi
MADDE 641- Ortaklık, fesih bildiriminden
başka bir yolla sona ererse, bir ortağın
ortaklık işlerini yönetme konusundaki yetkisi, sona ermeyi
öğrendiği veya durumun
gerektirdiği özeni gösterseydi
öğrenebileceği zamana kadar, kendisi hakkında devam eder.
Ortaklık, ortaklardan birinin ölümüyle sona ererse, ölen
ortağın mirasçısı, durumu
hemen diğer ortaklara bildirmekle
yükümlüdür. Mirasçı, gerekli önlemler alınıncaya
kadar,
ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu
işlere, dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder.
Diğer ortaklar da, geçici olarak, ortaklık işlerini aynı
şekilde yürütmeye devam ederler.
III. Tasfiye
1. Katılım payı için yapılacak
işlem
MADDE 642- Katılım payı olarak bir şeyin
mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona
ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz;
ancak koyduğu
katılım payına ne değer biçilmişse, o
değeri isteyebilir.
Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak
konduğu zamandaki
değeri üzerinden yapılır.
2. Kazanç ve zararın paylaşımı
MADDE 643-
Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin
ortaklığa
verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve
koymuş olduğu katılım payı geri
verildikten sonra bir şey
artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan
varlığı, ortakların
koydukları katılım
paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında
paylaşılır.
3. Tasfiye usulü
MADDE 644- Ortaklığın sona
ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da
dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle
yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde,
ortaklardan biri
tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı
işlemlerin yapılması
öngörülmüşse, bu ortak,
ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak
ve
diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi
atayabilirler. Bu konuda
anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri,
tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması
isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir
hüküm veya ortaklarca
oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin
gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının
geliri göz
önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık
malvarlığından, buna
imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen
karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya
ilişkin olarak
doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi
üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
IV. Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
MADDE 645- Ortaklığın sona ermesi, üçüncü
kişilere karşı olan yükümlülükleri
değiştirmez.
Türk Medenî Kanunu ile ilişkisi
MADDE 646- Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk
Medenî Kanununun
Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten kaldırılan Kanun
MADDE 647-
22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükten
kaldırılmıştır.
GEÇİCİ MADDE 1-
(Ek:8/6/2022-7409/4 md.)
Konut kiraları bakımından bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih
dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline
ilişkin
anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin
yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla
geçerlidir. Bir önceki
kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara
göre
değişim oranının yüzde yirmi beşin altında
kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural,
bir
yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu
oranları geçecek şekilde
yapılan sözleşmeler, fazla miktar
yönünden geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin
ikinci fıkrası uyarınca hâkim tarafından verilecek kararlar
bakımından da uygulanır.
GEÇİCİ MADDE 2- (Ek: 14/7/2023-7456/23 md.)
Konut
kiraları bakımından 2/7/2023 ilâ 1/7/2024 (bu tarihler dâhil) tarihleri
arasında
yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir
önceki kira
yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini
geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira
yılının
tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim
oranının yüzde yirmi
beşin altında kalması halinde
değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli
kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek
şekilde yapılan sözleşmeler, fazla
miktar yönünden
geçersizdir. Bu fıkra hükmü, 344 üncü maddenin ikinci
fıkrası uyarınca
hâkim tarafından verilecek kararlar
bakımından da uygulanır.
Yürürlük
MADDE 648- Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde
yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE
649- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
6098 SAYILI KANUNA İŞLENEMEYEN HÜKÜMLER
1- 31/3/2011 tarihli ve
6217 sayılı Kanunun hükmüdür:
GEÇİCİ MADDE 2
– (Değişik: 4/7/2012-6353/53 md.)
Kiracının
Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu
hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve
6098 sayılı Türk Borçlar
Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344,
346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden
itibaren 8 yıl süreyle
uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş
olan
konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi
hükümleri tatbik olunur.
Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan
hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
6098 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN VEYA
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ
TARİHLERİNİ GÖSTERİR TABLO
Değiştiren Kanunun/
KHK’nin veya İptal Eden
Anayasa Mahkemesi
Kararının Numarası
6098 Sayılı Kanunun Değişen
veya İptal Edilen Maddeleri
Yürürlüğe Giriş Tarihi
6111 15 1/7/2012
6217 İşlenemeyen Hüküm 14/4/2011
6353 İşlenemeyen Hüküm 12/7/2012
6455 584 11/4/2013
KHK/700 256, 407
24/6/2018 tarihinde birlikte
yapılan Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı
seçimleri sonucunda
Cumhurbaşkanının andiçerek
göreve başladığı tarihte
(9/7/2018)
7161 344
1/1/2019 tarihinden geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde
7409 Geçici Madde 1 11/6/2022
7456 Geçici Madde 2 15/7/2023